Connect with us

GÜNDEM

Cavanşir Feyziyev: Orta Asya Türk devletlerini, KKTC ile ilişkiler kurmaya çağırıyoruz

Published

on

Azerbaycan-KKTC Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Cavanşir Feyziyev, “Orta Asya Türk devletlerini, KKTC ile ilişkiler kurmaya çağırıyoruz” dedi.

Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi üyesi, Azerbaycan-KKTC Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Cavanşir Feyziyev, “Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kararlı politikası sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizde son yıllarda özel bir canlanma yaşandı. KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) gözlemci üye statüsü kazandı. Parlamentolar arasında doğrudan ilişkiler kurulmuş ve çok üst düzeydedir” dedi.

Feyziyev, “Orta Asya Türk devletlerini, KKTC ile ilişkiler kurmaya ve adada yaşayan soydaşlarımıza siyasi ve manevi destek sağlamaya çağırıyoruz” dedi.

Feyziyev, TRT/Azerbaycan sitesine verdiği özel röportajda, Azerbaycan ile KKTC parlamentolararası dostluk ilişkilerine dair açıklamalarda bulundu.

“KARŞILIKLI İŞ BİRLİĞİ POTANSİYELİ VAR”

Feyziyev, KKTC-Azerbaycan Parlamentolararası dostluk ilişkilerinin geleceğine ilişkin olarak, 5 Nisan 2024 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi’nin KKTC ile Parlamentolararası Dostluk Grubu kurulması kararını kabul ettiğini anımsatarak, o günden bu yana her iki parlamentonun heyetlerinin karşılıklı ziyaretlerde bulunduğunu belirtti ve şunları kaydetti:

“Amacımız ülkelerimiz arasında siyasi-ekonomik ve kültürel-insani ilişkileri canlandırarak yeni karşılıklı işbirliği ilişkileri oluşturmaktır. Karşılıklı işbirliği potansiyeli olduğuna inanıyorum. Özellikle bilim, eğitim, kültür ve turizm sektörlerinde çalışan profesyonellerimiz arasında işbirliği için geniş fırsatlar bulunmaktadır. Şu anda bu işbirliğinin çeşitli iş alanlarına genişletilmesi için karşılıklı fırsatlar üzerinde çalışılıyor. Tarım ve sanayi ürünlerinin ithalat-ihracat işlemlerinin hayata geçirilmesinin yolları aranıyor. Bizim görevimiz bu çalışmaları yürüterek ekonominin çeşitli sektörlerini temsil eden iş adamlarını bilgilendirmek ve işbirliğine teşvik etmektir.”

“BÜTÜN AVRUPA, KIBRISLI TÜRKLERE KARŞI AÇIKÇA AYRIMCILIK YAPIYOR”

“KKTC’ye uygulanan çifte standartların devam ettiği ve dünya ülkeleri tarafından tanınmadığı hatırlatılarak Batı’nın neden bu çifte standartları sürdürdüğünün” sorulması üzerine Feyziyev, “Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin, 1960’lardan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 1983’te bağımsızlığını ilan etmesine kadar pek çok tecrit ile karşı karşıya kaldığını, bağımsızlık ilan edildikten sonra bile Batı dünyasının bir bütün olarak Kıbrıslı Türklerin haklarını tanımayı reddettiğini” belirtti.

Feyziyev, 2004 yılında, Annan Planı referandumda “Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklerle bir devlette yaşamayı reddederken, Türkler bir arada yaşama yönünde oy kullandığını, buna rağmen Avrupa Birliği adanın Rum kesimini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ adı altında tanıdığını ve AB üyesi olarak kabul ettiğini” belirterek, “Aynı zamanda, Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığını tanımayı da reddettiler… Bütün Avrupa, Kıbrıslı Türklere karşı açıkça ayrımcılık yapıyor.” dedi.

Feyziyev, “Görünüşe göre Avrupa sadece Kıbrıslı Türkleri değil, genel olarak Türk halkını görmek istemiyor. Türkiye’nin AB üyeliğinin yarım asır ertelenmesi Batı’nın çifte standart politikasının göstergesidir” diye ekledi.

“ORTA ASYA TÜRK DEVLETLERİNİ KKTC İLE İLİŞKİLER KURMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

Feyziyev konuşmasında devamla şunları kaydetti:

“Mevcut durumda Kıbrıslı Türklerin devletlerini korumak ve geliştirmekten başka seçeneği yoktur. Dolayısıyla büyük Türk dünyası Kıbrıslı Türklerin bu çalkantılı kaderine kayıtsız kalamaz. Bugün resmi olarak yalnızca Türkiye tarafından tanınan KKTC’nin siyasi, ekonomik ve manevi desteğe ihtiyacı var. Parlamentolararası Çalışma Grubu’nun kuruluşu da bu zorunluluktan doğdu ve biz de bu desteği, yetkimiz dahilinde Kıbrıslı Türk yurttaşlarımıza sağlamaya çalışıyoruz. Tüm bağımsız Türk devletleri ile KKTC arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin kurulmasının, KKTC’nin uluslararası izolasyondan çıkarılmasına ve bağımsızlığının uluslararası düzeyde tanınmasına büyük katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle, Orta Asya Türk devletlerini KKTC ile ilişkiler kurmaya ve adada yaşayan soydaşlarımıza siyasi ve manevi destek sağlamaya çağırıyoruz.”

AZERBAYCAN İLE KKTC ARASINDAKİ İŞ BİRLİKLERİ

Azerbaycan ile KKTC arasındaki ekonomik, siyasi, eğitimsel ve kültürel işbirliklerine ilişkin değerlendirmede de bulunan Feyziyev, “Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kararlı politikası sonucunda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilişkilerimizde son yıllarda özel bir canlanma yaşandı. KKTC, Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) gözlemci üye statüsü kazandı. Parlamentolar arasında doğrudan ilişkiler kurulmuş ve çok üst düzeydedir. Eğitim alanında işbirliği içerisinde büyük başarılara imza atıyoruz. Şu anda Kuzey Kıbrıs üniversitelerinde 1000’den fazla Azerbaycanlı öğrenci eğitim görmektedir. Her iki ülkenin kültür temsilcileri arasında sürekli bir işbirliği bulunmaktadır. Üniversitelerin profesörleri ve öğretmenleri arasında ilişkiler vardır. 2023 yılından bu yana Kuzey Kıbrıs’tan çok sayıda tarım ürünü ithal ediliyor ve şu anda işadamları arasındaki toplantıları canlandırmaya çalışıyoruz. Orta Asya’daki Türk devletleri ile KKTC arasında benzer ilişkilerin kurulmasının önemli olduğunu düşünüyorum, Azerbaycan-Kuzey Kıbrıs parlamentolararası çalışma grubumuz da bu yönde çaba göstermektedir. Kısacası amacımız KKTC’nin uluslararası siyasi ve ekonomik sisteme entegrasyonuna fayda sağlamaktır.” dedi.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNDEM

Prof. Alex Ellery: Uzaylıların sondaları Güneş Sistemi’ni çoktan ziyaret etmiş olabilir

Published

on

Carleton Üniversitesi’nden Prof. Alex Ellery, gelişmiş uygarlıkların Von Neumann tipi uzay sondalarının Güneş Sistemi’ni çoktan ziyaret etmiş olabileceğini ve bazılarının hâlâ burada faaliyet göstermesinin mümkün olduğunu savundu.

Carleton Üniversitesi’nden Prof. Alex Ellery, yayımladığı yeni bir araştırmada uzaylılara ait olası araçların Güneş Sistemi’ni ziyaret etmiş olabileceğini savundu.
1949 yılında ünlü matematikçi ve fizikçi John von Neumann, Illinois Üniversitesi’nde yaptığı konuşmalarda “evrensel inşa edici (universal constructor)” kavramını ortaya atmıştı. Von Neumann’ın ölümünden sonra yayımlanan Theory of Self-Reproducing Automata (1966) adlı eser, bu fikri detaylandırarak “kendini kopyalayabilen makineler” fikrini bilim dünyasına kazandırdı.

Bu fikir, yıllar sonra Dünya Dışı Zeka Arayışı (SETI) araştırmalarında yeni bir anlam kazandı. Bilim insanları, gelişmiş uygarlıkların kendi kendini çoğaltabilen robot sondalarla galaksiyi keşfedebileceğini öne sürdü. Teorik modellere göre, böyle sondalar tek bir gezegenden yola çıksa bile birkaç milyon yıl içinde tüm galaksiyi dolaşabilir.

“BAZILARI HALA BURADA OLABİLİR”

Kanada’daki Carleton Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Alex Ellery, yayımladığı yeni bir araştırmada bu tür sondaların Güneş Sistemi’ni çoktan ziyaret etmiş olabileceğini ve bazılarının hâlâ burada faaliyet göstermesinin mümkün olduğunu öne sürdü.

Ellery, makalesinde gelecekteki SETI araştırmalarının uzayda bu tür araçların bırakabileceği teknolojik izleri (technosignature) tespit etmeye odaklanması gerektiğini savunuyor.

Mekanik ve Havacılık Mühendisliği bölümünde görev yapan Ellery, aynı zamanda Kendini Kopyalayan Sistemler Araştırma Merkezi (CESER) üyesi. Daha önceki çalışmalarında, 3D yazıcı teknolojisi, robotik ve kendi kendini üretme kabiliyetlerinin birleşimiyle insanların da Von Neumann tipi uzay sondalarını beklenenden daha erken inşa edebileceğini göstermişti.

Ellery, yeni makalesinde bu sondaların neden var olabileceğini, Fermi Paradoksu ile bağlantısını ve nasıl davranacaklarını analiz ediyor. Ona göre, gelişmiş uygarlıkların bu tür araçlar geliştirmesinin temel motivasyonu hayatta kalmak.

Bir uygarlık, yıldızının ömrü sona ermeden, daha güçlü bir medeniyet tarafından yok edilmeden ya da kendi teknolojisinin yol açabileceği felaketlerden kaçmak için kendi kendini kopyalayan sondalar gönderebilir.

Universe Today’e konuşan Ellery bu konuda şöyle diyor:

“Uzaylı sondalar, bulundukları yıldızın ömrü, gezegenlerindeki jeolojik hareketlilik ya da askeri tehditler gibi nedenlerle hayatta kalma güdüsüyle hareket eder. Bilimsel meraktan ziyade, keşif dürtüsü genellikle kaynak arayışı ya da tehlikeden kaçışla ilgilidir.”

ALTI ADIMDA GALAKTİK KEŞİF

Ellery, bu sondaların izleyeceği olası adımları altı aşamada özetliyor:

  1. Asteroitler ve uydulardan hammadde çıkarma.
  2. Bu kaynaklarla yeni keşif araçları üretme.
  3. Zengin bölgelerde üsler kurma.
  4. Kendi kopyalarını üretme.
  5. Sistemin ayrıntılı keşfini yürütme.
  6. Olası görevleri yerine getirme.

AY’DA BİZLER İÇİN BİR “HEDİYE” Mİ VAR?

Ellery’ye göre bu izleri bulmak için Ay en uygun yer. Çünkü sondalar, üretim üssü kurmak için Ay’ın metal açısından zengin yapısından yararlanmış olabilir. Ayrıca nükleer reaktörlerle çalışan bu sistemlerin bıraktığı uranyum, toryum ve baryum izotop oranları tespit edilebilir.

Bu hipotez, NASA ve diğer uzay ajanslarının Ay’da kalıcı üsler kurma planlarıyla da örtüşüyor. Ay yüzeyindeki izotop anomalileri veya manyetik sapmalar, olası eski teknolojik faaliyetlerin izlerini gösterebilir.

Ellery, “Eğer gerçekten ziyaret edildiysek, Ay’ın asteroit kökenli madenleri arasında bize bırakılmış bir ‘evrensel inşa makinesi’ bulabiliriz” diyerek çarpıcı bir olasılığı dile getiriyor.

Ellery’nin çalışması, hakem onayı bekleyen bilimsel makalelerin yayınlandığı arXiv sitesinde erişime açıldı.

Continue Reading

GÜNDEM

Ünal Üstel, Norveç’in Güney Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu kaldırmasını kınadı

Published

on

Başbakan Ünal Üstel, “Norveç Hükümeti’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik 65 yıldır yürürlükte olan silah ambargosunu kaldırma kararını şiddetle kınıyorum” dedi.

Başbakan Ünal Üstel, Norveç’in Güney Kıbrıs’a yönelik 65 yıldır devam eden silah ambargosu uygulamasını kaldırılmasına yaptığı yazılı açıklama ile tepki gösterdi, “Norveç Hükümeti’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne yönelik 65 yıldır yürürlükte olan silah ambargosunu kaldırma kararını şiddetle kınıyorum. Bu karar, son derece talihsiz bir adımdır” dedi.

Başbakan Üstel, “Üstelik bu kararın, geçmişte Birleşmiş Milletler nezdinde  “barış elçisi” sıfatıyla Kıbrıs’ta görev yapmış bir isim tarafından duyurulması, uluslararası diplomasi açısından ciddi bir çelişki yaratmıştır. Kıbrıs Türk halkının güvenliğini ve Ada’daki hassas dengeyi hiçe sayan bu yaklaşım, barış ve tarafsızlık ilkeleriyle bağdaşmamaktadır” ifadelerini kullandı.

“Kıbrıs Türk halkı, kendi egemenliği, güvenliği ve varlığı konusunda kararlıdır. Bu kararlılığımızın en güçlü teminatı, her zaman olduğu gibi bugün de Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin sarsılmaz desteğidir” diyen Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her platformda ortaya koyduğu kararlı duruş, bizler için en güçlü dayanak olmuştur. Biz de aynı kararlılık ve inançla, Kıbrıs Türk halkının güvenliğini, egemenliğini ve haklı davasını korumaya; egemen ve eşit iki devlet temelindeki çözüm vizyonumuzu dünyaya anlatma mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz.”

Continue Reading

GÜNDEM

Azerbaycan’ın Karabağ Zaferi’nin üzerinden 5 yıl geçti

Published

on

Azerbaycan ordusunun yaklaşık 30 yıl boyunca Ermenistan’ın işgali altında bulunan Karabağ ve çevresindeki illeri kurtarmasının üzerinden 5 yıl geçti.

2. Karabağ Savaşı’nda sadece 44 gün içinde işgal altındaki topraklarını geri alan Azerbaycan, halkın kuşaklar boyunca süren beklentisine son vererek tarihi zafere imza attı.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra işgal ettiği topraklardan 30 yıla yakın süreyle Azerbaycan sivillerine saldırılarda bulunan Ermenistan’ın 27 Eylül 2020’de sınır köylerini ağır silahlarla vurması, savaşın fitilini ateşledi. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in emriyle Azerbaycan ordusu aynı gün karşı harekata başladı.

Bir süre sonra “Vatan Muharebesi” olarak adlandırılan operasyon 44 gün sürdü. 5 şehir, 4 kasaba ve 286 köy işgalden kurtarıldı. Savaşta Azerbaycan ordusu 2 bin 908 şehit verdi, 94 sivil Ermenistan’ın saldırıları sonucu hayatını kaybetti.

8 Kasım 2020’de Şuşa’nın kurtarılmasıyla Ermenistan hezimeti kabul etti ve 10 Kasım’da Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya arasında üçlü bildiri imzalandı. Bildiri gereği Ermenistan ordusu Ağdam, Kelbecer ve Laçın’dan da çekildi.

10 Kasım “Zafer Günü” ilan edilse de bu tarihin Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat gününe denk gelmesi nedeniyle, Şuşa’nın kurtarıldığı gün olan 8 Kasım resmi “Zafer Günü” olarak kabul edildi.

SİHA’LARIN BELİRLEYİCİ ROLÜ

2. Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan, Ermenistan ordusuna karşı silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) etkin biçimde kullandı. Ermenistan’ın çok sayıda silah ve mühimmatı SİHA’larla imha edildi. SİHA’ların yayınlanan görüntüleri Azerbaycan’da moral kaynağı olurken Ermenistan cephesinde ağır psikolojik çöküntüye yol açtı.

TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ SAVAŞIN KADERİNİ ETKİLEDİ

Savaşın ilk anlarından itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Türk yetkililer, açık şekilde Azerbaycan’ın yanında olduklarını duyurdu. Türkiye, üçüncü taraflara da Azerbaycan’ın haklı mücadelesine müdahale edilmemesi çağrısı yaptı. Azerbaycan liderliği, bu siyasi kararlılığın savaşın seyrini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu vurguluyor.

İŞGALDEN KURTARILAN BÖLGELERDE HAYAT YENİDEN KURULUYOR

Azerbaycan, 10 Kasım 2020’den bu yana geçen 5 yılı hem diplomasi masasında kazanımları pekiştirerek hem de bölgelerin yeniden imarıyla geçirdi. İşgal altında viraneye dönen topraklar bugün akıllı şehir ve akıllı köy projeleriyle, yeni yollar ve havalimanlarıyla modern bölgeye dönüşüyor.

Beş yılda Fuzuli, Zengilan ve Laçın’da üç uluslararası havalimanı inşa edildi. Zengilan, Fuzuli, Cebrayıl, Şuşa ve Laçın’da devlet tarafından yapılan konutlara yaklaşık 20 bin kişi yerleşti. Çalışmak için gelenlerle birlikte bölgede yaşayanların sayısı 50 bini geçti. Azerbaycan devleti, 2026’ya kadar 140 bin insanın bölgeye yerleştirilmesini hedefliyor.

KARABAĞ’DA AZERBAYCAN’IN EGEMENLİĞİ TAM SAĞLANDI

Ermenistan, 2. Karabağ Savaşı sonrasında bazı birliklerini geri çekse de Karabağ’daki yasa dışı sözde rejime ağır silah ve mühimmat bırakmaya devam etti. Azerbaycan’ın üst üste yaptığı çağrılara rağmen bu yapı kendini feshetmedi.

Bunun üzerine 19 Eylül 2023’te Karabağ’da anayasal düzeni yeniden tesis etmek amacıyla antiterör operasyonu başlatıldı. Yaklaşık 24 saat süren operasyonda yasa dışı silahlı güçler silah bırakarak teslim oldu. Böylece Cumhurbaşkanı Aliyev’in ifadesiyle “Karabağ’da Azerbaycan egemenliği tam anlamıyla sağlandı.”

AZERBAYCAN’IN ZAFERİ BARIŞ GETİRDİ

Zaferin ardından Azerbaycan, Ermenistan’a kalıcı barış teklif etti. Dışişleri bakanlıkları arasında yürütülen müzakerelerde önemli mesafe alındı ve taraflar barış anlaşması metni üzerinde mutabakata vardı. Metin, 8 Ağustos’ta ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Washington’da düzenlenen üçlü zirvede paraflandı.

Karabağ Zaferi, yalnızca askeri bir kazanım değil, Güney Kafkasya’da yeni bir güvenlik düzenini başlatan tarihi bir dönüm noktası olarak görülüyor. Azerbaycan yönetimine göre bu süreç bölgede kalıcı barışın ve ekonomik iş birliklerinin de önünü açıyor.

Continue Reading