Connect with us

GÜNDEM

Ünal Üstel: Çok fazla mücadeleler verildi, hiçbir zaman pes etmedik

Published

on

“50’nci yılında Kıbrıs Barış Harekatı Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” başlıklı konferansta konuşma yapan Başbakan Ünal Üstel, “Çok fazla mücadeleler verildi, hiçbir zaman pes etmedik” dedi.

“50’nci yılında Kıbrıs Barış Harekatı Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” başlıklı konferans Girne’de yapıldı.

  • Memur-Sen’in düzenlediği konferansın açılışına Cumhurbaşkanı Tatar ve Başbakan Üstel de katıldı
  • Üstel: “20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile adaya barış geldi”
  • Manga: “KKTC devletini kuran Kıbrıs Türkü, asla derelerde boğulmayacaktır”
  • Geylan: “Kıbrıs Türklüğü, Türk milletinin göz bebeğidir”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türkü’nün bu topraklarda büyük bir varlık mücadelesi verdiğini belirterek, Kıbrıs Türk halkının kendi kimliği, kendi kültürü ve milli değerleriyle adadaki varlığını sürdürebilmesi için Anavatan Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu vurguladı.

Son yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin değerinin, “Mavi Vatan”daki öneminin daha da arttığını söyleyen Tatar, Türkiye’nin bölgenin en güçlü, büyük, söz sahibi ülkesi olduğunu vurguladı. Tatar, “Kıbrıs meselesi Türkiye’siz çözülemez. Bazılarının ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır ve Kıbrıslılar bu işi çözecek’ siyasetinin altında çok büyük tuzaklar ve samimiyetsizlik yatmaktadır.” dedi.

Kıbrıs Türk Memur Sendikası (Memur-Sen), bugün, Acapulco Otel’de “50’nci yılında Kıbrıs Barış Harekatı – Alternatif Bakış Açılarıyla Türk Tarihindeki Yeri” başlıklı konferans düzenledi.

Konferans, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümü etkinlikleri çerçevesinde Türk Eğitim -Sen öncülüğünde yapıldı.

Konferansa, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ünal Üstel, Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikalar Birliği ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, KKTC’den konuklar, Türkiye’deki tüm illerin Türk Eğitim Sen şube başkanları da katıldı.

KONFERANS

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansın açılış konuşmalarını sırayla Kıbrıs Türk Memur Sendikası (Memur-Sen) Başkanı Akın Manga, Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikalar Birliği ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, Başbakan Ünal Üstel ve son olarak Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yaptı.

Türk Eğitim-Sen tarafından hazırlanan Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yılı anısına “Şafakla Birlikte Gelen Zafer… 50. Yılında Kıbrıs Destanı” isimli kitap katılımcılara takdim edildi, tanıtımı yapıldı.

Moderatörlüğünü Prof Dr. Yılmaz Yeşil’in yaptığı panelde, konuşmacılar Prof Dr. Necdet Hayta, Dr. Suat Akgül, İsmail Bozkurt ve online olarak katılan Dr. Oğuz Kalelioğlu yer aldı. Panelin ardından konuşmacılara plaket sunuldu.

ÜSTEL: “ÇOK FAZLA MÜCADELELER VERİLDİ, HİÇBİR ZAMAN PES ETMEDİK”

Başbakan Ünal Üstel, bugün bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade ederek sözlerine başladı.

Konferansın çok anlamlı olduğunu kaydeden Üstel, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 50’nci yılını kutladıklarını belirtti, Anavatan Türkiye ile birlikte dünyaya önemli mesajlar verildiğini dile getirdi.

“Çok zulümler çekildi, soykırımlar yaşandı, insanlarımızı kaybettik. Hiçbir zaman pes etmedik.” diye konuşan Üstel, çok fazla mücadeleler verildiğini söyledi.

Anavatan Türkiye’nin desteklerinin kendilerine her zaman moral olduğunu belirten Üstel, kendilerine ışık tuttuğunu ifade etti.

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile adaya barış geldiğini ve özgülüklerine kavuştuklarını kaydeden Üstel, Barış Harekatı ile birlikte aynı zamanda Rumlara da barış geldiğini söyledi.

O günlerde mücadeleden geri adım atılmadığını vurgulayan Üstel, “Özgürlüğümüze kavuştuk ve devletimizi kurduk. Devletimizi dünyaya tanıtmak için canla başka mücadele veriyoruz.” diye konuştu.

Filistin’de yaşanan katliamlara değinen Üstel, yüzlerce kişinin can verdiğini belirterek “Nerede Güvenlik Konseyi, nerede BM?” diye sordu.

“Bizi de yok etmek için canla başla çalıştılar. Bizi topla ve tüfekle yok edemediler. Anavatan ile birbirimize sarılarak bugünlere geldik.” ifadelerine yer veren Üstel, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile özgürlüklerine kavuştuklarını kaydetti.

Üstel, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki KKTC’nin bağımsızlığının tanınması çağrısının ardından Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olduklarını aktardı.

Rumların KKTC ekonomisini çökertmek için bir takım girişimler yaptığını ifade eden Üstel, KKTC’yi dünyada hak ettiği yere getirmek için çalıştıklarını söyledi.

MANGA: “KIBRIS BARIŞ HAREKATI İLE KIBRIS’IN BÜTÜNÜNE HUZUR VE BARIŞ GELDİ”

Açılış konuşmasında söz alan Kıbrıs Türk Memur Sendikası (Memur-Sen) Başkanı Akın Manga, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 50’nci yılında KKTC’nin 41’inci kuruluş yıl dönümünde, böylesi bir konferansı KKTC’de düzenleyen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı ve yönetim kuruluna, 81 ilden KKTC’ye gelen tüm şube başkanlarına teşekkürlerini ileterek konuşmasına başladı.

Garantör ülke olarak Anavatan Türkiye’nin 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiği Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs’ın bütününe huzur ve barış geldiğini kaydeden Manga, Rumlar arasındaki iç savaşın bittiğini, Yunanistan’da cunta yönetiminin sona erdiğini ve demokratik düzenin sağlandığını ifade etti.

Manga, “Kıbrıs Türk halkı, Rum Yunan tarafının uyguladığı Akritas soykırım planına karşı 11 yıl boyunca kahramanca direnmiş, Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakına geçit vermemiştir. TC-KKTC devletlerinin tam bir iş ve güç birliği içerisinde yürüttüğü, KKTC’nin egemen varlığının ve uluslararası siyasi eşit statüsü kabullenilmeden, müzakereye başlamama kararlılığına desteğimiz tamdır.” ifadelerine yer verdi.

“Azınlık olmamak için buna müsait şartlarda direnerek, okyanusları aşan ve egemen varlığını koruyarak KKTC devletini kuran Kıbrıs Türkü, asla derelerde boğulmayacaktır.” diye konuşan Manga, er ya da geç kardeş devletlerce tanınacaklarına olan inancının tam olduğunu belirtti.

Anavatan Türkiye’ye ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güvenlerinin sarsılmaz olduğunu kaydeden Manga, “Barış Harekâtı’nın 50. yıl dönümünde dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’i, Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı, Dışişleri Bakanı Turan Güneş’i ve tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnet ve şükranla anıyoruz. Ne Mutlu Türk’üm diyor, sizleri Allah’a emanet ediyorum.” ifadelerine yer verdi.

GEYLAN: “KIBRIS TÜRKLÜĞÜ, TÜRK DÜNYASI’NIN NAZAR BONCUĞU”

Uluslararası Avrasya Eğitim Sendikalar Birliği ve Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan da, Türk dünyasının bir ve bütün olduğunu, Kıbrıs Türklüğü’nün Türk Dünyası’nın nazar boncuğu olduğunu belirtti.

“Kıbrıs Türklüğü, Türk milletinin göz bebeğidir. Türkiye’nin kaderi Kıbrıs’ın kaderi ile birdir.” diye konuşan Geylan, yüzyıllardır süregelen Kıbrıs Türklüğü’nün mücadelesinin Türk dünyasının iftihar kaynağı ve kahraman ecdadın emaneti olduğuna vurgu yaptı.

Geylan, “Türkler tarafından ilk kez fethedilişinin 600. yıl dönümünde olduğumuz Kıbrıs adası, yaklaşık 500 yıldır Türk yurdu ve Anavatanın ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün, Kıbrıs Zaferi’nin 50. yılını kutlarken, bu haklı davanın eseri olan KKTC’nin tüm dünyada tanınması ve kabul görmesi de en büyük arzu ve beklentimizdir. Çünkü Kıbrıs’ın Türklüğü, sadece bir toprak parçası üzerinde hak iddia etmekten ibaret değildir. Bu dava, binlerce yıllık Türk azminin emeği, şehit kanlarıyla sulanmış bir direnişin, asaletin ve onurun mücadelesidir.” ifadelerini kullandı.

Türk milletinin fetihten bugüne kadar Kıbrıs için eşine az rastlanır fedakârlıklar yaptığını, binlerce evladının asil ve mübarek kanıyla bu toprakları suladığını belirten Geylan, 16. yüzyılın başında, Kıbrıs adasının Mısırlılar, Hititler, Persler, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Cenevizliler ve Memlûklüler tarafından yönetildiğini ancak Türkler dışındaki diğer tüm idarelerin halklarına baskı ve zulüm yaparak adayı yönettiklerini kaydetti.

Osmanlılar’ın 1570-71 yılları arasında 50 bin şehit vererek adayı fethettiğini ve Kıbrıs adasına adaleti ve huzuru getirdiğini dile getiren Geylan, Kıbrıs’taki tarihi sürece değindi.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Türk milletinin mazlumun yanında olma kararlılığının bir ifadesi olduğunu ifade eden Geylan, “Eğer Kıbrıs Barış Harekâtı olmasaydı, Kıbrıs adası ikinci bir Girit olma yolunda hızla ilerleyecek, Kıbrıs Türkleri büyük bir soykırıma maruz kalacaktı.” dedi.

“Kıbrıs Türklerinin direnişi, sadece Kıbrıs için değil, bütün Türk dünyası için bir onur ve gurur kaynağıdır. Kıbrıs adasında akan her damla kan, Türk milletinin asil duruşunun, zulme karşı boyun eğmeyen ruhunun bir nişanesidir.” ifadelerine yer veren Geylan, Kıbrıs’ta yaşananları ve Kıbrıs Türkleri’nin varoluş mücadelesini nesiller boyu anlatmak, şanlı direnişi ve zaferi gelecek kuşaklara aktarmanın boyunlarının borcu olduğunu söyledi.

Kıbrıs Türklüğü’nün onurlu direnişi, ahlaklı ve ilkeli bir savunmanın tarafı olduğunu kaydeden Geylan, Kıbrıs’ta verilen bu büyük mücadelenin, Kıbrıs Türklüğü’nün direnişinin, Türkiye ve Türk dünyası için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını, tüm dünyaya göstermenin kendileri için kutsal vazife olduğunu dile getirdi.

Geylan, “Türk Eğitim Sen ve UAESEB olarak, her zaman ve her durumda Türk milletinden yana, Türk milleti için çalışmayı ilke edindik. Bizler, büyük bir sorumluluğu omuzlayan eğitim çalışanları olarak, sadece bugünü değil, güçlü ve bağımsız yarınları inşa etme gayesiyle hareket ediyoruz. Türk milletinin bekasını sağlamak, kültürel ve milli değerlerimizi yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak en büyük hedefimizdir.” diye konuştu.

TATAR: “ANAVATAN TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ ÖNEMLİ”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da, 50’nci yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutladıkları Barış Harekatı’nı alternatif bakış açısıyla değerlendiren bu organizasyonu düzenleyenlere teşekkür etti.

Kıbrıs Türkü’nün bu topraklarda büyük bir varlık mücadelesi verdiğini anımsatan Tatar, Kıbrıs Türk halkının kendi kimliği, kendi kültürü ve milli değerleriyle adadaki varlığını sürdürebilmesi için Anavatan Türkiye’nin desteğinin önemli olduğunu vurguladı.

Türkiye’nin 1950’lerdeki zor yıllarda burayı unutmadığını, Kıbrıs’taki milli eğitimin devam etmesi için gereğini yaptığını belirten Tatar, Hasene Ilgaz gibi milletvekilliği de yapan öğretmen kökenli insanları buraya gönderdiğini, buradaki eğitimcilerle Kıbrıs Türk eğitim sisteminin geliştirilmesi için çok çalışmalar yaptığını söyledi.

İngiliz sömürge döneminde büyük zorluklar yaşandığını, Türk bayraklarının, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğraflarının okullara asılmasının yasak olduğunu anımsatan Tatar, şöyle devam etti:

“Daha o zamandan Anavatanla bağlarımızı koparma, eğitim müfredatımızın bambaşka yerlere çekilmesi, insanlarımızın milli değerlerinden, kültürlerinden, dinlerinden uzaklaştırma, burada farklı bir toplum yaratma noktasında uğraş ve çabaları vardı…”

Osmanlı devletinden kalan mirası ve vasiyeti milli duygularla benimseyen Kıbrıslı Türklerin böyle bir milletin torunları olduğunu kaydeden Tatar, o dönemki imkansızlıklara ve koşullara rağmen milli kimliğin korunduğunu, o sıkıntılı günlerde dahi çocukların, gençlerin milli değerlerle eğitildiğini, her zaman büyük milletin ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olarak hissedildiğini söyledi.

O dönem iletişim konusunda yaşanan olanaksızlıklara da değinen Tatar, Ankara radyosunu dinleyebileceği bir radyo satın almak için dedesi Hüseyin Zihni Tatar’ın 1900’lü yıllarda Poli’de bir arsa sattığını da anlattı.

“BİZLER BURALARA YÜZYILLAR ÖNCE GELDİK”

Tatar, “Bu halkın o zamanlarda varlığını, kimliğini, milliyetçiliğini, milli değerlerini, kültürünü muhafaza edebilmesi, belki de Kıbrıs Türk tarihindeki en önemli dönüm noktasıydı.” dedi.

“Bizler buralara yüzyıllar önce geldik.” diyerek Kıbrıs tarihine değinen Tatar, “Nerede olursak olalım hepimizin kalbi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde atmaktadır. Bu devlet bizi birbirimize bağlayan ve milli değerlerimizi, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü ifade eden en önemli varlığımızdır… ” şeklinde konuştu.

Son yıllarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin değerinin, Mavi Vatan’daki öneminin daha da arttığını söyleyen Tatar, Türkiye’nin bölgenin en güçlü, büyük, söz sahibi ülkesi olduğunu vurguladı.

Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’tan alınan vasiyeti seslendirdiğini belirten Tatar, Başbakan Ünal Üstel ile aynı yolu yürüdükleri ve aynı yüreği paylaştıklarını, Türkiye’ye güvendiklerini söyledi.

Tatar, “Kıbrıs meselesi Türkiye’siz çözülemez. Bazılarının ‘Kıbrıs Kıbrıslılarındır ve Kıbrıslılar bu işi çözecek’ siyasetinin altında çok büyük tuzaklar ve samimiyetsizlik yatmaktadır. Kıbrıs’ta iki millet vardır. Kıbrıs’ta Kıbrıs Türkü, Kıbrıs Rumu vardır. Kıbrıs Türkü büyük Türk milletinin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıdır. Yalnız değiliz… Bu dava da ortak davamızdır. Bu meseleyi Türkiye ile götürmekteyiz.” dedi.

Tatar, Cumhurbaşkanı olarak kendisinin, Başbakanın ve hükümetin her hal ve şartta, özellikle Kıbrıs meselesinde ayrıntıları Türkiye ile tartıştıklarını belirten Tatar, yeni milli siyasetin iki devlet siyaseti olduğunu anımsattı.

Federal çerçevede bir çözüm olduğunda burasının Avrupa Birliği adası olacağını, Türk askerinin adadan çekileceğini söyleyen Tatar, “50 yıldır adada barış, güvenlik ve huzurun teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan çekilmesiyle Kıbrıs Türkü’nün başına gelecekleri tahmin etmek için dâhi olmaya gerek yok… Gazze’de olanları görüyoruz” diye konuştu.

Kıbrıs Türkü’nün büyük bedeller ödediğini belirten Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kıbrıs’ta bir anlaşma olacaksa Kuzey’deki egemen bağımsız Türk devletinin tanınması, devlet olarak bunun parçası olmasıyla kalıcı adil ve sürdürülebilir olabilir. Onlar Cumhuriyet biz cemaat, Avrupa Birliği kuralları içinde vatandaşlık haklarıyla bir anlaşmanın kalıcı ve sürdürülebilir olacağını düşünüyorlarsa çok yanılıyorlar. Kendi milli değerlerimizi, milli kimlik ve kültürümüzü kaybedip, o şekilde bir organizasyona ve maceraya girecek halimiz yok…”

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNDEM

Asgari ücret tepkisi: Emekçileri açlığa mahkum ediyorlar

Published

on

Basın Emekçileri Sendikası, açıklanan 37 bin 818 TL’lik asgari ücrete tepki göstererek, “Emekçileri açlığa mahkum ediyorlar” dedi.

Basın Emekçileri Sendikası, açıklanan 37 bin 818 TL’lik asgari ücretin emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.

Sendika tarafından yapılan açıklamada, belirlenen asgari ücretin artan hayat pahalılığı karşısında her geçen gün eridiği ve emekçileri açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ettiği ifade edildi. Açıklamada, gıda, barınma, ulaşım ve sağlık gibi temel ihtiyaçların sürekli artış gösterdiği bir ülkede bu ücretle yaşamanın imkânsız olduğu vurgulandı.

“ADALETSİZLİKLER DERİNLEŞİYOR”

Basın Emekçileri Sendikası, özel sektör çalışanlarının kamu emekçilerine kıyasla daha düşük ücretlere mahkûm edilmesini eleştirerek, bu durumun eşitsizlikleri derinleştirdiğini belirtti. Açıklamada, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesinin şart olduğu ifade edildi.

Açıklamada, özel sektörde sendikasız çalışma düzenine dikkat çekilerek, örgütlenme özgürlüğünden mahrum bırakılan çalışanların kötü çalışma koşullarına mahkûm edildiği ve haklarını savunma imkânından yoksun kaldığı ifade edildi. Sendika, sendikasız işçi çalıştırma uygulamasının yasaklanması ve tüm çalışanlara örgütlenme özgürlüğü sağlanması gerektiğini vurguladı.

“ASGARİ ÜCRET, ONURLU BİR YAŞAM SAĞLAMALI”

Basın Emekçileri Sendikası, asgari ücretin yalnızca bir gelir değil, aynı zamanda emekçilerin onuru olduğunu belirtti. Açıklamada, “Bir devletin en temel görevi yurttaşlarına insanca yaşam koşulları sunmaktır. Asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırında değil, onurlu bir yaşam seviyesinde olmalıdır” denildi.

Sendika, tüm emekçi kesimlere çağrıda bulunarak, asgari ücretin insanca yaşamı mümkün kılacak bir seviyeye yükseltilmesi ve emekçilerin haklarının korunması için mücadeleyi büyütme kararlılığını dile getirdi.

Continue Reading

GÜNDEM

Asgari ücret belirlendi…

Published

on

Her zaman olduğu gibi sermayenin ölçüsüz bir şekilde yaptığı artışları/ zamları engelleyemeyenler asgari ücretliye gelince müdahale edip milim milim artış yaparak zaten olmayan alım güçlerini daha da dibe vurmalarına sebebiyet vermektedir….

Sosyal devlet yönetimleri alım gücü tamamen erimiş asgari ücretlilere değişik şekillerde çocuk yardımı gıda yardımı eğitim yardımı gibi birçok alanda katkı sağlama planlaması yapabilir…
Asgari ücretle çalışan insanlarımız iş yaşam koşullarında verimli olmak ve “ işinde kalabilmek “ için çok yoğun fiziki emek harcamaktadırlar.Bütün işler onların harcadığı emekleri sayesinde dönmektedir.
Emeğin en yüce değer olduğu boş bir laf değildir.Emekçi insanlara reva görülen 37 bin küsür maaşla geçinebilmeleri imkan dahilinde değildir .
Bu bulanık ortamda sermaye gelirini katlarken bütün işleri yapan bu emekçi insanların üzerinden para kazandıklarını unutmamalıdırlar
#İnsanı #yaşat ki #devlet #yaşasın sözü unutulmamalıdır….

Sosyal devlet olgusuyla yönetilen bir ortamda hükümetler her şeyi düşünmek zorundadır
Asgari ücretle çalışanlar üzerinden devlet aldığı katkıları minimize edebilir…
Bu bile asgari ücretliye yansırsa bir nebze rahatlayabilir…
Devlet birtürlü üstüne gidemediği bu ülkede milyon dolarlar kazanan çok sayıda şirket ve şahıslardan gelir toplayabilir…
Devletin yapması gereken gerçek servet sahiplerinden gelire göre vergi alabilmesinin yolunu açabilir….
Gelirlerini bu şekilde artırabilen devlet düşük maaşlı insanlara katkı sağlayarak refah düzeyini artırıp sosyal devlet olarak varlığını gösterebilir.
Bu çok önemli bir konudur
Aksi takdirde sermayeye hiç karışamayan devlet sadece yaşam savaşı veren insanlarımızın üstüne giden görüntüsüyle sosyal devlet olgusundan her gün biraz daha uzaklaşır
Devletin farkında olduğu ve çözmediği bu gidişat iradesi yüksek koltuk sevdası olmayan yöneticiler tarafından çok da kolay yapılabilir
Yeterki irade olsun…

Continue Reading

GÜNDEM

Tufan Erhürman: Çözüm, bu adada kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur

Published

on

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Çözüm, bu adada ve bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur” açıklamasını yaptı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yaptı.

CTP Lider Erhürman, “Bizim tarafta “çözümsüzlük çözümdür”ün ötesine geçemeyen, ortaya koyduğu politikalarla bizleri dünyadan her gün daha da uzaklaştıran bir zihniyet var. Güneyde ise “ben BMGK kararları çerçevesinde müzakereye hazırım” demesine karşın, kuzeyde, uluslararası toplumda ve hatta güneyin önemli bir kısmında dahi kimseyi buna inandıramayan, kimsede güven uyandırmayan bir zihniyet” dedi.

Erhürman, “Çözüme hazırız, çözümü zorlayacağız” diyen Sn. Hristodulidis, hem çözüm ihtimalini hem de adanın geleceğini riske atanan hamleleri art arda sıralıyor. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi, bu çabanın sebebi belli ki Türkiye’ye karşı “büyük abiler”i arkasına alarak “güç dengesi” oluşturmak” ifadelerini kullandı.

CTP Genel Başkanı Erhürman, açıklamasının devamında ise şunları dile getirdi:

“Oysa o “büyük abiler”in devreye girdiği her ortamda arkada durmayacağı, öne geçeceği malum. Biz Kıbrıslı Türklerin özne olma pozisyonundan uzaklaştırılmasından şikayet ederken, Sn. Hristodulidis de bu hamleleriyle Kıbrıslı Rumları özne olma pozisyonundan uzaklaştırıyor aslında. Bundan daha önemlisi ise, “güç dengesi” oluşturma politikalarının bu adanın geleceğinde barışı riske atması.

Sn. Guterres’in çok taraflı görüşme çağrısının olduğu bu dönemde, “çözüm istiyorum” diyen Sn. Hristodulidis’in bu girişimleri kaçınılmaz olarak samimiyetinin ve güvenilirliğinin daha da fazla sorgulanmasına yol açmaktadır.

Esas mesele ise şudur: Çözüme ulaşılmadıkça, yani güvenlik, enerji, deniz yetki alanları, ticaret yolları gibi konularda bu adadaki iki eşit kurucu ortak siyasi eşitlik temelinde birlikte karar alma noktasına gelmedikçe, gerginliği tırmandıran bu tip girişimler de, adanın uluslararası büyük aktörlerin bölgesel stratejileri çerçevesinde kullanılması da her zaman ihtimal dahilinde olacaktır. Onun içindir ki çözüm, bu adada ve bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur.”

 

 

Continue Reading