Connect with us

GÜNDEM

Propaganda ile gerçeği ayırt edebilmek

Published

on

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından farklı ülkelerde düzenlenen Stratcom Public Forum, “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” temasıyla dün Lefkoşa Concorde Otel’de yapıldı.

Açılış konuşmalarını Türkiye Cumhuriyeti’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ve KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun yaptığı panelden önce, aynı temada, gazeteci ve akademisyenlerin katılımı ile yuvarlak masa toplantısı düzenlendi. Toplantıda ben de gazeteci penceresinden düşüncelerimi paylaştım. Yuvarlak masa toplantısında yaptığım konuşmayı olduğu gibi paylaşıyorum;

 

SINIRLARI AŞAN SORUNLAR

 

“Daha Adil Bir Dünya Mümkün” panel serisini KKTC’de de düzenlemelerinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’a, ev sahipliği yapan Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Sayın Cihangir Şahin’e en derin saygılarımı sunuyorum.

Adil, barış, güvenlik ve refah içinde bir dünya diyoruz, bu yönde çaba harcıyoruz ama yaşadığımız Kıbrıs’a ve yakın coğrafyamıza baktığımızda bile dünyanın hiç de adil davranmadığına tanıklık ediyoruz.

Ülkelerin, uluslararası kurumların kendi çıkarlarına göre hareket etmeleri, dünya genelinde yeni çatışmalara, yaşanan göç krizleri sınır aşan sorunlara yol açmakta, bu da ülkeler ve bölgeler arasında güven duygusunu azaltmakta, dünya genelinde müzakere yoluyla uzlaşıya varılmasını her zamankinden daha zor hale getirmektedir.

 

YALAN VE KURGU DOĞRUNUN ÖNÜNDE GİDİYOR…

 

İnsanlık, ne yazık ki yalan ve kurgunun, doğru ve hakikatin önünden gittiği bir dönemden geçmektedir. Yıllardır yalan haber ve dezenformasyonun en ağırı ile mücadele ederek yaşayan ve yaşamaya devam eden Kıbrıs Türkleri, başta haksız ve insafsız izolasyonlar olmak üzere gerçeğin görmezden gelindiği muamelelere maruz bir yaşam sürmektedir.

 

Yalan haber ve dezenformasyonu yıllardır araçsallaştırıp, aleni hale getiren Kıbrıs Rum Yönetimi bir yandan Ada’daki statükoyu korumak ve Kıbrıs Türk Halkını insanlık dışı izolasyonlar altında yaşatma politikası güderken, bir yandan da Kıbrıs Türk Halkına yaşam alanı bırakmamak için kötü niyetli her yola başvurmaktadır. Rumların yalan ve dezenformasyonu etkisindeki Batı ve dünya, Kıbrıs’taki tarihi ve güncel gerçekleri ya bilmez ya da bilmezlikten gelmektedir.

 

Yalan, dezenformasyon ve kurgu haberlerle başa çıkmanın silahı, gerçeği ve hakikati güçlü bir şekilde seslendirmektir. Bizler de bıkmadan usanmadan Kıbrıs’taki hakikati ve Kıbrıs Türkü’nün haklılığını her platformda yüksek sesle haykırıyoruz. Bu anlamda, bu önemli fırsatı sağlayan İletişim Başkanlığı’na bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

 

Kıbrıs meselesi yaklaşık 60 yıldır uluslararası toplumun gündemindedir ve olmaya da devam etmektedir. Dışişleri Bakanımız Sayın Tahsin Ertuğruloğlu’nun da sürekli vurguladığı gibi, bütün mesele, Kıbrıs konusunun, başta Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi tarafından yanlış teşhis edilmiş olmasıdır; Kıbrıs sorunu Rum tarafının, “Kıbrıs cumhuriyeti” olarak muamele görmesidir, Kıbrıs Türk Halkının ve Türkiye’nin, Kıbrıs sorunu bağlamında yaşadığı tüm problemlerin temelinde yatan gerekçe de esasında budur. Ada’daki hakikat şu ki, adada yaşayan her iki halk da egemen eşittir ve bu meseleyi çözmeye yönelik her türlü çaba öncelikle bu gerçeği hesaba katmalıdır.

 

Kıbrıs konusunun en önemli unsuru; soruna doğru teşhiş koymak, propaganda ile gerçeği birbirinden ayırt edebilmektir. Çünkü, Kıbrıs Rum tarafının yalan ve dezenformasyona dayalı siyasetinin temelini, KKTC’nin varlığını ve kabulünü inkar ve engellemek prensibi oluşturmaktadır.

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, ihtilafların her zaman diplomasi ve diyalog çerçevesinde çözülmesini tercih etmiş, iş birliklerini geliştirmek ve ihtilafların çözümüne fırsat sunan yapıcı öneriler sunmuş, uzlaşıcı tavrını da her zaman kanıtlamıştır. Adil davranmayan, kendi çıkarlarını gözeten uluslararası yapı, KKTC’nin bu uzlaşıcı net tutumunu görmezden gelmiştir. Kıbrıs Türk halkının haklarına duyarsız kalan uluslararası toplum, Rumların uyuşmazlıklarını cesaretlendiren politikalar izlemeyi ise ne yazık ki gözü kapalı sürdürmektedir. Kıbrıs’ta da daha adil bir yapı mümkündür, bunun yolu, uluslararası yapının, taraflara eşit muamele etmesinden geçmektedir.

 

Kıbrıs’ta 61 yıldır görev yapan Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü’nün, yaşanan süreçlerde, Kıbrıs’ta barış ve huzur ortamını zedeleyici hareketleri önlemede gereken tedbirleri almada yetersiz ve etkisiz kaldığı defa defa kanıtlanmıştır. Tamamen insani amaçlar güden Pile yolu yapımında BM’nin Türk tarafına yönelik takındığı hırçın tavır da tarafsızlığına gölge düşürmüştür. Kıbrıs’ta itibar kaybeden BM’nin, uluslararası krizlerin çözümünde artık etkili çalışır durumda olmadığı ve uluslararası alanda gücünün ve etkisinin giderek azaldığı da bir gerçektir. Başta BM olmak üzere, dünyada barış ve huzurun korunup yaşatılması için çalışan uluslararası kurum ve örgütlerin, bölgesel ve küresel istikrarın sağlanmasında, adil ve kapsayıcı bir yönetişim yapısıyla etkinliklerini artırıcı ve daha katılımcı olmaları elzemdir.

 

“İHLALLER CEZASIZ KALIYOR”

 

Nitekim, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, daha önceki gün, 24 Mart (2025) tarihli açıklamasında, BM barış operasyonlarının yeni yaklaşımlar geliştirilmesini zorunlu kılan engellerle karşı karşıya olduğunu belirtmiştir. Guterres, “Uluslararası hukuk, insan hakları ve BM Şartı’na yönelik ihlallerin cezasız kalması, kaygı verici bir boyuta ulaşmıştır” diyerek, barışı sağlama çabalarında yaşanan sıkıntılara ve zorluklara dikkat çekmiştir.

 

Kıbrıs tarihi incelendiğinde de Kıbrıs Türk halkının sürekli olarak Rumların haksızlıklarına maruz kaldığı, EOKA terör örgütünün etnik temizliğine uğradığı ve tüm bu haksızlıkların da hala cezasız kaldığı görülmektedir.

 

Türkiye’nin son yıllarda başarıyla sürdürdüğü, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “daha adil bir dünya mümkün” sözlerini şiar alan mücadelesi, daha eşitlikçi bir küresel sistem ve adil yaklaşımlarla çerçevelenen uluslararası politikaların tesisine yöneliktir. Bu mücadelede bölgesel ve küresel çapta çok önemli sonuçlarının alındığına tanıklık ediyoruz. Bu anlamda, Suriye ve Ukrayna’daki gelişmeler en yakınımızdaki örnekledir. Elbette bu örnekleri çoğaltabiliriz.

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye’den aldığı güç ve destekle, Kıbrıs’ta adil, kalıcı bir uzlaşıya varılması için her zaman yapıcı bir tutum içinde olmuştur. Rum tarafının uzlaşmaz tavrı ve Kıbrıs’ın tamamına egemen olma iddiası nedeniyle yıllardır sürdürülen çözüm amaçlı görüşmelerden bir sonuca varılamamıştır. Uluslararası toplum, Kıbrıs adasındaki gerçeklerden ve hakikatten uzak, kendi siyasi ve stratejik çıkarları doğrultusunda bir yaklaşım sergiliyor ve bu da Kıbrıs’ta adil, kalıcı, sürdürülebilir bir çözüme ulaşılmasını engelliyor.

 

Müttefiklik hukuku yanında komşularıyla ilişkilerinde uluslararası kurallara, adalete, hakkaniyete, karşılıklı hak ve çıkarlara saygıyı gözeten anavatan Türkiye’nin girişimci ve insani politikaları çerçevesinde, başta Kıbrıs olmak üzere, bölgesel ve küresel barış, refah ve istikrarın tesisine verdiği katkı, daha adil bir dünya içindir. Bu, KKTC’nin de çabası ve gücüdür.

**

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNDEM

59 araç trafikten men edildi!

Published

on

Ülke genelinde gerçekleştirilen trafik denetimlerinde 2 bin 311 sürücü kontrol edildi; 316’sı çeşitli trafik suçlarından rapor edilirken, 59 araç trafikten men edildi.

Trafik ekiplerinin dün ülke genelinde yaptığı denetimlerde 2 bin 311 araç sürücüsü kontrol edildi. Denetimlerde 16’sı alkollü olmak üzere 316 sürücü çeşitli trafik suçlarından rapor edilerek aleyhlerinde yasal işlem başlatıldı, 59 araç trafikten men edildi.

Polis basın bültenine göre, rapor edilen suçların dağılımı şöyle:

“62’si trafik ışıklarına uymamak, 53’ü yasal hız sınırı üzerinde süratli araç kullanmak, 49’u seyrüsefer ruhsatsız araç kullanmak, 16’sı alkollü içki tesiri altında araç kullanmak, 12’si sigortasız araç kullanmak, 12’si muayenesiz araç kullanmak, 10’u sürüş esnasında cep telefonu kullanmak, 9’u emniyet kemeri takmadan araç kullanmak, 6’sı kamu taşıma işletme izninde (T) belirtilen şartlara uymamak, 4’ü sürüş ehliyetsiz ve sigorta kapsamaksızın araç kullanmak, 1’i tehlikeli sürüş yapmak, 1’i koruyucu başlık takmadan motosiklet kullanmak ve 81’i diğer trafik suçları.”

Continue Reading

GÜNDEM

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Palmas: Türkiye’nin “SAFE” programına katılmasına kesinlikle karşıyız

Published

on

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Vasilis Palmas, Brüksel temaslarında Türkiye’nin SAFE programına katılımına net şekilde karşı olduklarını belirterek, Güney Kıbrıs’ın savunma imkanlarını güçlendirme planlarını paylaştı.

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın Brüksel’deki temaslarında Türkiye’nin “SAFE” (Avrupa Güvenlik Eylemi) programına katılımına net şekilde karşı olduğu mesajını verdiği bildirildi.

Fileleftheros gazetesine göre, Palmas görüştüğü Avrupa Savunma ve Uzay Komiseri Andrius Kubilius ve AB Yüksek Temsilcisi Kaya Kalas’a Türkiye’nin “SAFE” programına katılmasına Güney Kıbrıs’ın “kesinlikle karşı olduğunu” söyledi.

Gazetecilere yaptığı açıklamada Brüksel’deki temaslarını “çok önemli” bulduklarını kaydeden Palmas, muhataplarına Güney Kıbrıs’ın ocak ayında devralacağı AB Konseyi Dönem Başkanlığı’yla ilgili hazırlıklar hakkında bilgi verdiğini ve kendileriyle AB’nin güvenliğiyle ilgili konularda görüş alışverişinde bulunduğunu belirtti.

Palmas, AB üyesi bir devletin topraklarının bir kısmını “işgal altında” tutan veya AB ülkelerini “savaş yanlısı yaklaşımlarla tehdit eden” bir ülkenin finanse edilemeyeceğini iddia etti.

Habere göre, Palmas, Güney Kıbrıs’ın “SAFE” programından 5 yıllık bir süre için alacağı 1,2 milyon euroluk ödenekle savunma imkanlarını güçlendireceklerini ve önleyici gücü artıracaklarını söyledi.

Palmas, Güney Kıbrıs’ın barış yanlısı olduğunu ve halkını yalnızca Türkiye ile KKTC’den gelen “tehlikelerden” değil, bölgede oluşan tüm durumlardan korumakla yükümlü olduklarını ifade etti.

Continue Reading

GÜNDEM

Usta oyuncu Arif Erkin Güzelbeyoğlu hayatını kaybetti

Published

on

Türk televizyon dünyasının usta oyuncularından Arif Erkin Güzelbeyoğlu, 90 yaşında hayatını kaybetti.

“Yabancı Damat”ta Memik Dede rolüyle izleyici karşısına çıkan “Bizimkiler”, “Doksanlar” ve “Canım Ailem’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi popüler dizilerdeki performansıyla da hafızalara kazınan Arif Erkin Güzelbeyoğlu’nun bu sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği bildirildi.

Vefat haberini oğlu Mehmet Güzelbeyoğlu duyurdu.

Güzelbeyoğlu’nun cenaze programına ilişkin henüz bilgi paylaşılmadı.

Arif Erkin Güzelbeyoğlu, bir ay önce 90. yaş gününü kutlamıştı.

Arif Erkin Güzelbeyoğlu kimdir?

Arif Erkin Güzelbeyoğlu, 11 Eylül 1935 tarihinde Gaziantep’te doğdu, Türk tiyatrosu, sineması ve müziğine önemli katkılar sağladı. Mimar, müzisyen, oyuncu ve bürokrat olarak kariyerine devam etti.

Sanat hayatına Gaziantep Lisesi’nde öğrenciyken Molière’in Hastalık Hastası adlı oyunundaki başrolle amatör olarak başladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra Devlet Opera ve Balesi’nin Opera Dershanesi’nde müzik eğitimi aldı ve İstanbul Radyosu’nda solist ve korist olarak görev yaptı. Tiyatro kariyerine Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda başladı, Haldun Taner’in Zilli Zarife ve Vatan Kurtaran Şaban gibi oyunlarının müziklerini yaptı. Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluşunda yer aldı ve ilk beş yıl boyunca tüm oyunlarının müziklerini besteledi.

Sinema ve televizyon dünyasında da önemli projelerde yer aldı, İkinci Bahar dizisinde Zülfikar Ağa, Yabancı Damat dizisinde Memik Dede rolüyle tanındı.

Bürokratik kariyerinde İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde 30 yıl mimar olarak çalıştı, Beşiktaş Belediyesi’nde İmar Müdürü ve Teknik Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu ve emekli oldu.

Müzik alanında da başarılı bir kariyere sahip oldu, birçok televizyon yapımının müziklerini besteledi. Umut, Karakolda Ayna Var, Gramafon Avrat, Bir Milyara Çocuk ve Bizimkiler gibi pek çok görsel yapımın müziklerine emek verdi. Umut filmi ile 1969 Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Müzik Ödülü’nü aldı.

Continue Reading