DÜNYA
IMF’den enflasyonla ilgili finansal kırılganlık uyarısı
Uluslararası Para Fonu (IMF), yakın vadeli finansal istikrar risklerinin gerilediğini ve gelecek yıl küresel büyüme üzerinde daha az aşağı yönlü risk olduğunu belirterek, “Ancak enflasyondaki düşüş sürecinin son aşaması, kısa vadede göze çarpan birkaç finansal kırılganlık nedeniyle karmaşık hale gelebilir.” uyarısında bulundu.
IMF, Küresel Finansal İstikrar Raporu’nun Nisan 2024 sayısını “Son Aşama: Finansal Kırılganlıklar ve Riskler” başlığıyla yayımladı.
Küresel finansal koşulların, ekim sayısının yayımlanmasından bu yana rahatladığına işaret edilen raporda, dünyanın birçok yerinde beklenenden iyi gelen ekonomik veriler karşısında, küresel ekonominin yumuşak inişe geçeceğine olan güvenin arttığı belirtildi.
Raporda, yatırımcılar ve merkez bankalarının enflasyonu merkez bankalarının hedeflerine geri döndürmek için yeterince kısıtlayıcı parasal koşullar yarattığına inanıldığından, para politikasının gelecek çeyreklerde gevşemesinin beklendiği ifade edilerek, “Ancak küresel enflasyonun ısrarla bu hedeflerin üzerinde kalması bu söylemi zorlayabilir ve istikrarsızlığı tetikleyebilir. Bazı ülkelerde çekirdek enflasyon göstergelerinde son dönemde yaşanan dalgalanmalar, enflasyonla mücadele çabalarının henüz tamamlanmadığını hatırlatıyor.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Finansal sistemde yüksek faiz oranlarıyla ortaya çıkan çatlakların, şu ana kadar daha fazla kırılmadığı vurgulanan raporda, gelişmekte olan başlıca piyasalardaki finans ve dış sektörlerin faiz oranlarındaki yükseliş boyunca dirençli olduklarını kanıtladığı, geçen yıl ABD ve İsviçre’deki banka iflaslarının sistemin diğer bölümlerine yayılmadığı ve çoğu finans kuruluşunda dayanıklılığın devam ettiği kaydedildi.
Raporda, bu nedenle yakın vadeli finansal istikrar risklerinin gerilediğine ve gelecek yıl küresel büyüme üzerinde daha az aşağı yönlü risk olduğuna vurgu yapılarak “Ancak enflasyondaki düşüş sürecinin son aşaması, kısa vadede göze çarpan birkaç finansal kırılganlık nedeniyle karmaşık hale gelebilir.” ifadesi kullanıldı.
Bazı bankalar için ticari gayrimenkul uyarısı
Ticari gayrimenkul (CRE) fiyatlarının, artan faiz oranları ve Kovid-19 salgını sonrasındaki yapısal değişiklikler nedeniyle geçen yıl dünya genelinde reel anlamda yüzde 12 düşüş gösterdiğine değinilen raporda, en büyük düşüşlerin ABD ve Avrupa ofis sektörlerinde görüldüğü aktarıldı.
Raporda, bankaların CRE kayıplarını karşılama konusunda iyi bir konumda görünmelerine rağmen, bazı ülkelerin bankalarının büyük miktarlarda CRE kredisi tutması nedeniyle özellikle bu alandaki kredilerin yoğunlaşması durumunda daha fazla sıkıntı yaşayabileceğinin altı çizildi.
Muhtemelen küresel faiz artırım döngüsünün sona yaklaştığına dair artan iyimserliğin bir yansıması olarak volatilitenin çoğu varlık sınıfı için son yılların en düşük seviyelerine gerilediği kaydedilen raporda, “Büyük enflasyon sürprizleri yatırımcı duyarlılığını aniden değiştirebilir, varlık fiyatlarındaki oynaklığı hızla azaltabilir ve finansal koşullarda keskin bir sıkılaşmaya yol açabilir.” ifadesine yer verildi.
Raporda, son aşama boyunca orta vadeli kırılganlıkların arttığı belirtilerek, gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalarda hem kamu hem de özel borçların birikmeye devam etmesinin olumsuz şokları şiddetlendirebileceği ve gelecekte büyümeye yönelik aşağı yönlü riskleri kötüleştirebileceği vurgulandı.
Temerrütlerin yükselişte olmasına rağmen, kurumsal borçlanmadaki büyümenin öncekilere göre daha hızlı toparlandığına işaret edilen raporda, özel kredilerin bu eğilimin artmasına yardımcı olduğuna dikkat çekildi.
Raporda, bankaların çoğunun geçen yılki iflaslardan bu yana dayanıklılık gösterdiği ancak ileriye bakıldığında, toplam varlıkları 33 trilyon dolar veya küresel bankacılık varlıklarının yüzde 19’u olan bankaların, 5 temel risk göstergesinden en az üçünü ihlal ettiği ve bunların çoğunu Çin ve ABD bankalarının oluşturduğu kaydedildi.
“Merkez bankaları erken parasal genişlemeden kaçınmalı”
Merkez bankalarının, erken parasal genişlemeden kaçınması gerektiği vurgulanan raporda, “Finansal koşulların gevşemesine katkıda bulunabilecek ve enflasyondaki düşüşün son aşamasını zorlaştırabilecek politika faizi indirimlerine ilişkin aşırı iyimser piyasa beklentilerine karşı uygun şekilde direnmeli.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Raporda, enflasyonun düşürülmesinde kaydedilen ilerlemenin, enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde hedefe doğru ilerlediğini göstermesi için yeterli olduğu durumlarda, merkez bankalarının kademeli olarak daha tarafsız bir politika duruşuna geçmesi gerektiğinin altı çizildi.
Yetkililerin borç kırılganlıklarını kontrol altına alma çabalarını güçlendirmesi gerektiğine işaret edilen raporda, denetleyici ve düzenleyici otoritelerin bankaların ve banka dışı finans kuruluşlarının ticari ve konut amaçlı gayrimenkullerdeki zorluklara ve kredi döngüsündeki krize karşı dayanıklı olmalarını sağlamak için uygun araçları kullanması gerektiği vurgulandı.
Siber saldırılardan kaynaklanan kayıpların çoğunun mütevazi düzeyde olmasına rağmen, aşırı kayıp riskinin arttığına değinilen raporda, “Siber olaylar bugüne kadar sistemik olmasa da hassas verilere maruz kalması, yüksek yoğunlaşma ve teknolojik ve finansal birbirine bağlılığı nedeniyle finansal sistemi ciddi şekilde tehdit ediyor.” ifadesi yer aldı.
Bir siber güvenlik stratejisinin etkili düzenleme ve denetim kapasitesinin yanı sıra siber olayların daha iyi raporlanmasıyla birlikte finans sektörünün siber direncini güçlendirebileceği kaydedilen raporda, finansal şirketlerin siber olaylar karşısında operasyonel kalabilmek için müdahale ve kurtarma prosedürleri geliştirmesi ve test etmesi gerektiği de aktarıldı.
DÜNYA
İsrail ordusu: Hizbullah’ın lideri Hasan Nasrallah’ı öldürdük
İsrail ordusu, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesine gerçekleştirdiği hava saldırısında Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ı öldürdüklerini iddia etti.
DÜNYA
Avrupa’yı vuran fırtınada can kaybı 22’ye yükseldi: On binlerce kişi tahliye edildi
Boris Fırtınası’nın yol açtığı şiddetli yağışlar sonucu Romanya’da 7, Polonya’da 7, Avusturya’da 5, Çekya’da 3 kişinin hayatını kaybetmesiyle toplam can kaybı 22’e yükseldi.
DÜNYA
İnsanlık tarihinin en büyük felaketi 2. Dünya Savaşı
Nazi Almanyası’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırmasıyla başlayan İkinci Dünya Savaşı, yaklaşık 80 milyon kişinin ölümüne yol açarken insanlık tarihinin en büyük felaketlerinden biri kabul edilen bu olayın üzerinden 83 yıl geçti.
Birinci Dünya Savaşı’nın neden olduğu yıkım ve sefaleti henüz tam anlamıyla atlatamamış dünya, 20 yıl sonra ırkçı, antisemitist Alman diktatör Adolf Hitler’in Nazi ideolojisiyle yönettiği ülkesini, bir dünya imparatorluğuna dönüştürme hevesine, milyonlarca can kaybına, soykırıma, savaş suçuna ve atom bombalarının kullanıldığı insan eliyle meydana getirilmiş en büyük felakete dönüştü.
Avusturya ve eski Çekoslovakya’yı 1938’de çeşitli gerekçelerle topraklarına dahil eden Hitler, Polonya’ya yönelik sürdürdüğü yoğun propagandayla bu ülkeye saldırma niyetinde olduğunun sinyallerini veriyordu.
Polonya’nın işgaliyle 6 yıl sürecek yıkım süreci başladı
Polonya’nın Gliwice kentinde, daha sonra Nazi Schutzstaffel (SS) adı verilen paramiliter oluşuma bağlı kişiler tarafından yapıldığı ortaya çıkan Almanya karşıtı bir radyo yayınını gerekçe gösteren Hitler, 1 Eylül 1939’da askerlerine bu ülkeyi işgal etme emrini vererek 6 yıl sürecek 2. Dünya Savaşı’nın fitilini yakmış oldu.
Hitler’in Almanya’da iktidarı ele geçirdiği 1933-39 yıllarında yaptıklarına göz yuman Birleşik Krallık ve Fransa, Polonya işgali karşısında sessizliğini bozarak 3 Eylül’de Nazilere savaş ilan etti.
Japonya İmparatorluğu’nun yayılmacı politikaları
Avrupa’da bu gelişmeler yaşanırken Uzak Doğu’da bir başka devlet eski Japonya İmparatorluğu da yayılmacı politikalar izleyerek önce 1937’de Çin’e daha sonra 1938’de sınır gerginliğini gerekçe göstererek eski Sovyetler Birliği’ne savaş açtı.
Kasım 1941’de ABD’nin Pearl Harbor Limanı’na saldıran Japonlar, tarafsız kalacağını açıklayan ABD’nin de savaşa dahil olmasına neden oldu.
Savaş Afrika ve Akdeniz’e ulaştı
Hitler’le 1936’da ittifak kuran İtalya’nın faşist diktatörü Benito Mussolini’nin 1940’da Fransa ve İngiltere’nin Afrika’daki sömürgelerine saldırmasıyla savaş bu kıtanın yanı sıra Akdeniz’e de sıçramış oldu.
Polonya’nın işgali öncesinde Almanya ve Rusya arasında kurulan saldırmazlık paktı nedeniyle bu ülke iki güç tarafından bölüşülürken Sovyetler, paktı bir fırsat olarak değerlendirip Finlandiya, çoğu Baltık ülkesi ve Romanya’nın bazı bölgelerini ilhak etti.
Bu süreçte Fransa dahil çok sayıda Avrupa ülkesini istila eden Hitler, 1941’de eski Sovyetler Birliği’ne saldırarak bir yandan savaşın Rusya’ya doğru genişlemesine yol açarken diğer yandan savaşan tarafların tam belirlenmesine neden oldu.
Mihver ve Müttefikler
Dünya genelinde 60’ın üzerinde ülkenin doğrudan ya da dolaylı katıldığı İkinci Dünya Savaşı’nda iki karşıt ittifak kuruldu.
Almanya, İtalya ve Japonya’nın başını çektiği “Mihver” adı verilen birliğe karşı, İngiltere ve ABD’nin öncülüğündeki Batılı ülkelere daha sonra Sovyetler Birliği ve Çin’in de katılmasıyla meydana gelen “Müttefikler” yer aldı.
Kara, hava ve deniz birliklerinin karşı karşıya geldiği savaşta dünya genelinde yaklaşık 110 milyon kişi silah altına alındı.
Avrupa’da Türkiye dahil 6 ülke savaşa katılmadı
Neredeyse bütün kıtalara yayılan savaşa Avrupa’da İrlanda, İsveç, İsviçre, İspanya, Portekiz müdahil olmazken fiilen savaşa katılmayan Türkiye, 1945’de Müttefikler’e katıldığını duyurdu.
1939-41 yıllarında savaşın belirleyici tarafı konumundaki Mihver ittifakı, Japonya’nın ABD’ye saldırması ve Almanya’nın Rusya ile kurduğu paktı ihlal etmesiyle kan kaybetmeye başladı.
Stalingrad Muharebesi savaşın dönüm noktası
Gelişmiş silahlara ve donanımlı insan gücüne sahip ABD’nin Birleşik Krallık’ın başını çektiği ittifakın yanında yer alması, Müttefikler’in elini ciddi anlamda güçlendirdi. Ancak savaşın en önemli dönüm noktalarından birini, Rusya’nın güneyinde yer alan o günkü adıyla Stalingrad’daki (daha sonra kentin adı Volgograd olarak değiştirildi) muharebe oldu.
Uzmanların, Hitler’in en büyük stratejik hatası olarak değerlendirdikleri Rusya’ya saldırma hamlesi, Nazi Almanyası için sonun başlangıcı oldu. 1942-43 yıllarında süren Stalingrad Muharebesi’nde şiddetli çatışmalar ve soğuk kış şartları nedeniyle yaklaşık 2 milyon asker öldü. Kızıl Ordu’nun buradaki zaferi, Mihver ittifakının doğudaki güçlerini kaybetmesinin ve Rusya’nın karşı taarruza geçmesinin yolunu açtı.
Doğudan Rusya’nın hızlı ilerleyişi, Müttefiklerin İtalya’ya girişi, Mihver güçlerini geri çekilmeye zorladı. Sovyetler Birliği ve Batılı güçlerin 1945’de Almanya’yı istilasıyla Berlin’e sıkışan Hitler ve eşi Eva Braun’un 30 Nisan 1945’de intihar etmesi sonrasında 8 Mayıs 1945’de Nazilerin koşulsuz teslimiyeti kabul etmesiyle Avrupa’da savaş sona erdi.
Almanya’nın başlattığı savaş Japonya’nın teslim olmasıyla sona erdi
Ancak Müttefikler’in koşullarını kabul etmeyen Japonya’nın, verdiği kayıplara rağmen teslim olmayı reddetmesi üzerine 6 Ağustos 1945’de Hiroşima’ya ve 9 Ağustos’ta da Nagazaki’ye ilk atom bombalarını atan ABD, Tokyo yönetimini teslim olmaya zorladı. Japonya’nın 2 Eylül 1945’de resmen teslim olmasıyla 2. Dünya Savaşı sona erdi.
Savaşın acı bilançosu
Bu küresel savaşta 80 milyonun üzerinde insan hayatını kaybederken Yahudi düşmanı Naziler, 6 milyona yakın Musevi’yi katlederek bu halka soykırım uyguladı. Savaş ve insanlık suçlarının işlendiği 6 yıllık süreçte Nazi ideolojisince sakıncalı görülen, engelli bireylerin yanı sıra “ari ırk olarak değerlendirilmeyen” Romanlar katledildi.
Japonya ise Çinlilere karşı katliamlara girişti. Savaş, insanlık tarihinin gördüğü en korkunç bilimsel araştırmaların yapıldığı bir dönem olarak da tarihte yerini aldı.
Alman araştırmacılar, savaş esirleri ve toplama kamplarındaki siviller üzerinde çeşitli deneyleri narkoz kullanmadan yaparken birçok insan bu deneylerde hayatlarını kaybetti ya da sakat kaldı.
Josef Stalin diktatörlüğündeki eski Sovyetler Birliği’nin Sibirya bölgesindeki zorunlu çalışma kamplarında ise çok sayıda savaş tutuklusunun şiddetli soğuk, yetersiz beslenme ve hijyen eksiklinden öldüğü tahmin ediliyor.
Savaş sonrası dünya
Almanya ve Uzak Doğu’da kurulan mahkemeler sonucunda üst düzey Nazi ve Japon yetkililer yargılanarak idam ve ömür boyu hapis cezalarına çarptırıldı.
Soykırım ve insanlık suçlarının yeniden tanımlandığı bu süreçte savaşı kazanan 5 ülkenin daimi üye olduğu Birleşmiş Milletler kuruldu.
Soğuk Savaş dönemi
Savaş sonrasında Avrupalı ülkeler ciddi anlamda güç kaybederken ABD ve Sovyetler Birliği atom bombasının da etkisiyle iki süper güç olarak öne çıktı.
Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda gibi Avrupalı ülkelerin Afrika’daki çok sayıda sömürgesi ayaklanarak bağımsızlıklarını ilan etti.
Komünist Rusya ve kapitalist ABD arasındaki ideolojik çatışma Soğuk Savaş döneminin başlamasına yol açarken dünya iki kutba ayrıldı.
Almanya ve Kore gibi ülkelerin bölündüğü bu süreç, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona erdi.
NATO ve Varşova Paktı
Soğuk Savaş döneminin hemen başında 1949’da ABD’nin başını çektiği kapitalist blok, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) adı verilen uluslararası askeri ittifakı kurdu. Buna karşı eski Sovyetler Birliği’nin öncülüğünde 8 sosyalist ülke 1955’de Varşova Paktı’na imza attı.
-
GÜNDEM9 ay ago
Sigaraya zam üstüne zam!
-
GÜNDEM9 ay ago
Bakan Arıklı şehit olan TSK askeri için taziye mesajı yayımladı
-
GÜNDEM9 ay ago
Asgari ücret için yüzde 50 artış talebi
-
GÜNDEM9 ay ago
Bir haftada 56 kaza
-
GÜNDEM9 ay ago
Başbakanlık önünde “mücadele ateşi”
-
GÜNDEM3 ay ago
Emrullah Turanlı: “Ercan’a Herkesin Sahip Çıkması Gerekiyor”
-
TEKNOLOJİ8 ay ago
Yapay Zeka, çocukların yeni oyun arkadaşları olabilir mi?
-
TEKNOLOJİ8 ay ago
Elon Musk, beyin çipi deneyinin ilk sonuçlarını paylaştı