Connect with us

GÜNDEM

“YUNAN DEVRİMİ ANITI” VE TRİPOLİÇE KATLİAMI

Published

on

Haberlere bakarken başlık dikkatimi çekti.

Başlıkta, “Baf’ta 1821 Yunan Devrimi Anıtı açılıyor” diye yazıyordu.

16 Eylül 2024 tarihli Rum Fileleftheros gazetesinden çeviri haberde, Baf’ta 12 Ekim (2024) günü, Yunanistan eski Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopulos’un da katılımıyla “1821 Yunan Devrimi” anısına anıt açılışı yapılacağı, açılış etkinliğinde Rum Eğitim Bakanı Athina Mihailidu’nun da konuşma yapacağı aktarılıyordu.

İki asırdır unutturmaya çalıştıkları katliamlarını, sözde bağımsızlık devrimi adı altında anıtlaştırıyorlar.

Hakikatı her zaman ters yüz eden, yalana dayalı propaganda ile tarihi gerçekleri saptıran Yunanistan ve Rum yönetimi, yine, karanlık yüzlerini perdeleyecek yeni bir yalan senaryosunu hayata geçiriyor.

“1821 Yunan devrimi” dedikleri olay, 203 yıl önce Mora’da, Tripioiçe’de Türklere yaptıkları katliam ve barbarlık. O dikecekleri anıt, esasında kanlı geçmişlerinin abidesi.

 

UNUTTURULAN TRİPOLİÇE KATLİAMI

Dünyaya unutturulan o katliam neydi?

O tarihlerde Osmanlı Devleti zor yıllardan geçiyordu; İmparatorluğun farklı bölgelerinde azınlık isyanları çıkıyor, savaşlarda toprak kayıpları yaşanıyordu.

Batılı tarihçilerin aktarımına göre, Osmanlı hakimiyetindeki Mora’da 22 Şubat 1821’de azınlık Rumlar bağımsızlık isyanı başlattı. Osmanlı’nın bölgedeki askeri gücü isyanı bastırmada yetersiz kaldı ve Rum isyanı büyüdü.

Mora’da katliam haberinin duyulmasının ardından bölgedeki Türkler, daha güvenli buldukları stratejik konumuna sahip Tripoliçe’deki kalelere sığındı. 50-60 bin Rum 5 ay boyunca, Tripoliçe’yi kuşattı, yiyecek temininde zorluklar yaşandı ve bu sürede baskınlar ve ölümler sürüp gitti. Vahşi bir Irk ve din savaşı haline dönüşen Rumların isyanını papazlar da kutsayarak kışkırtıyordu.

23 Eylül 1821’de Tripoliçe’ye giren Rumlar, üç gün boyunca 40 bine yakın Türk’ün tamamına yakını, çocuk, kadın, yaşlı ayrımı yapmadan vahşice katletti. İşte bu katliam unutturuldu. Yunanistan’ın bağımsızlık sürecinde Mora Türkleri yok edildi.

 

“KADINLARLA ÇOCUKLAR DAHİ ÖLDÜRÜLMEDEN ÖNCE İŞKENCEDEN GEÇİRİLDİLER”

Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar, Ortadoğu tarihi konularında uzman ABD’li tarihçi Justin McCarthy Tripoliçe katliamıyla ilgili şu bilgiye aktarıyor:

“Üç gün boyunca zavallı Türk yerleşimciler, bir vahşiler güruhunun şehvetine ve zulmüne teslim edildiler. Ne cinsiyet ve ne de yaş yönünden bir esirgeme yapıldı. Kadınlarla çocuklar dahi öldürülmeden önce işkenceden geçirildiler. Kıyım öylesine büyük ölçekteydi ki, çetecilerin sergerdesi (elebaşı) Kolokotronis’in kendisi bile, ‘kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi’ demektedir. İlerlediği zafer kutlama töreni yolu, cesetlerden bir örtüyle döşenmişti.”

Katliamdan kurtulan az sayıda Türk ise, üç yüz yıldır yaşadıkları topraklarını, ata mezarlarını geride bırakarak Rum çetelerinin katliamından kaçmak zorunda kaldı.

İngiliz yazar William St. Clair de yayınlarında, katliamla ilgili şu tarihi bilgileri veriyor:

“Yunanistan’da Türkleri pek az bıraktılar. 1821 yılı ilkbaharında ani olarak tümüyle ve dünyanın haberi olmadan yok edildiler. 20 bini aşkın Türk erkek, kadın ve çocuk birkaç hafta süren boğazlamalar sırasında Rum komşuları tarafından katledildi. Onlar kasten ve vicdan azabı duyulmadan öldürüldüler…. Mora’nın her yanında sopa, orak ve tüfeklerle silahlı Rum asiler çevreyi dolaşarak öldürüyor, yağmalıyor ve ateşe veriyorlardı.”

 

CESETLERİN ÜZERİNDE İLERLİYORDU

Batılı tarihçiler, Yunan tarihinin kahramanları arasında gösterilen isyancı liderlerden, “Filiki Eterya” üyesi Theodoros Kolokotronis’in vahşetine ayrıca dikkat çekiyorlar. Katliamın boyutunu, Rum çetecilerin lideri Kolokotronis’in söylediği, “Kasabaya girdiğimde yukarı hisar kapısından başlayarak atımın ayağı hiç yere değmedi” ifadeleriyle yansıtıyorlar.  Kolokotronis, atıyla, katlettikleri Türklerin cesetleri üzerinde ilerlediğinden atın ayağı yere değmiyordu.

Yunan bağımsızlığı ve krallığı işte bu katliamın üzerinde yükseliyordu.

İnsanlığın yüz karası katliamı, “1821 Yunan Devrimi” adı altında anıtlaştırıyorlar. Yeni katliamlara ilham versin diye mi!

 

UNUTUNCA TEKRARLANIR!

Aliya İzzetbegoviç, “Ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır” demişti.

203 yıl önce yaşanan Tripoliçe katliamını kaçımız biliyoruz.

Nitekim, unutturulan Tripoliçe’nin devamı Girit’te ve Kıbrıs’ta yaşandı.

Girit’te neler yaşandı, ne kadarını biliyoruz; yeni kuşaklara aktarılıyor mu!?

Kıbrıs’ta neyin neden yaşandığını, Kıbrıs Türkü’nün neden varoluş mücadelesi verdiği ne kadar biliyoruz!?

Fark ettiniz değil mi, 203 yıl önce Mora’da, Tripoliçe’de yaşanılan vahşetin benzeri, aynı yöntemlerle yakın geçmişte, Girit’te ve Kıbrıs’ta da yaşandı.

Yine sözde din adamları papazlar başroldeydi. Girit’te hedeflerine ulaştılar; Girit Türklerini katliamla, zorunlu göçle yok ettiler.

Sıra Kıbrıs’a gelmişti…

 

KIBRIS’TA UNUTTUKLARI BİR ŞEY VARDI!

Makarios ve Grivas sahneye çıktı. İsyanı ve Trilopiçe katliamını örgütleyen “Filiki Eterya” örgütünü ve Mora isyanı örnek aldılar, adım adım ilerlediler; gizliden silahlandılar, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak hedefiyle (Enosis) terör örgütü EOKA’yı kurdular, Enosis’in önünde engel olarak gördükleri Kıbrıs Türkleri’ni planlı yok etmek için, soykırım planı Akritas’ı hazırladılar.

Kıbrıs’ta da, Mora’daki gibi ırk ve din düşmanlığına varan vahşet yaşandı. Başpiskopos Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, “Türk ırkını Elenizmin korkunç düşmanı” olarak nitelemişti. Makarios, 4 Eylül 1962’de Panaya köyünde yaptığı bir konuşmasında “Elenizmin korkunç düşmanı Türk ırkının bir parçası olan bu küçük Türk toplumu adadan atılana dek EOKA’nın görevi bitmiş sayılmaz” diyerek, ırkçı politikasını apaçık gösteriyordu. Makarios, 1963’te de “Eğer Türkiye Kıbrıslı Türkleri kurtarmaya gelirse, kurtaracak Kıbrıslı Türk bulamayacaktır!” demişti. Hedeflerinin soykırım olduğunu daha nasıl açıkça ortaya koyabilirdi ki!

Ama unuttuğu bir şey vardı; Türkiye, Kıbrıs Türkleri’nin yanındaydı. 20 Temmuz 1974 şafak vakti Kıbrıs’a barış, huzur ve güven getirmişti.

Peki, bugün görevde olan Rum lider Nikos Hristodulidis ne diyor: “EOKA bize yolu gösterdi, EOKA’nın yolunda yürümeye devam edeceğiz”. Ayrıca, EOKA’nın kurulmasını Helenizm tarihinin en güzel ve en parlak sayfası olduğunu iddia eden Hristodulidis, EOKA’nın yeni nesillere daha iyi anlatılacağını da söylüyor. “EOKA’nın yolundan yürümeye devam edeceğiz” diyen bir Rum liderin, Kıbrıs Türkleri’ne samimi yaklaştığını kim iddia edebilir.

 

KATLİAMLAR TEKRARLANDI

Tripoliçe’de, Girit’ye yaşanılan vahşeti Kıbrıs Türkleri, Ayvasıl, Gaziveren, Muratağa, Sandallar, Atlılar, Taşkent’de yaşandı. Rum katliamlarından kurtulabilenlerden hayatta olanlar vardır.

Hakikatı saptıran Rumlar, dünyayı yalan ve kurgu hikayelerle kandırmaya devam ediyor. Bir yandan da sürekli silahlanıyor. Fırsatını bulduğunda o silahlarla ne yapacağı ise aşikar.

Onlar, yaptıkları katliamları “devrim”, kurdukları ve katliam yapan terör örgütünü, tarihlerinin “en güzel, en parlak sayfası” olarak niteleyip, gelecek nesillere anlatmayı borç biliyor…

Sen; unutma, unutturma, öğren!

Tarihi bilmemek, geleceğinden vazgeçmek olur.

*

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNDEM

59 araç trafikten men edildi!

Published

on

Ülke genelinde gerçekleştirilen trafik denetimlerinde 2 bin 311 sürücü kontrol edildi; 316’sı çeşitli trafik suçlarından rapor edilirken, 59 araç trafikten men edildi.

Trafik ekiplerinin dün ülke genelinde yaptığı denetimlerde 2 bin 311 araç sürücüsü kontrol edildi. Denetimlerde 16’sı alkollü olmak üzere 316 sürücü çeşitli trafik suçlarından rapor edilerek aleyhlerinde yasal işlem başlatıldı, 59 araç trafikten men edildi.

Polis basın bültenine göre, rapor edilen suçların dağılımı şöyle:

“62’si trafik ışıklarına uymamak, 53’ü yasal hız sınırı üzerinde süratli araç kullanmak, 49’u seyrüsefer ruhsatsız araç kullanmak, 16’sı alkollü içki tesiri altında araç kullanmak, 12’si sigortasız araç kullanmak, 12’si muayenesiz araç kullanmak, 10’u sürüş esnasında cep telefonu kullanmak, 9’u emniyet kemeri takmadan araç kullanmak, 6’sı kamu taşıma işletme izninde (T) belirtilen şartlara uymamak, 4’ü sürüş ehliyetsiz ve sigorta kapsamaksızın araç kullanmak, 1’i tehlikeli sürüş yapmak, 1’i koruyucu başlık takmadan motosiklet kullanmak ve 81’i diğer trafik suçları.”

Continue Reading

GÜNDEM

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Palmas: Türkiye’nin “SAFE” programına katılmasına kesinlikle karşıyız

Published

on

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Vasilis Palmas, Brüksel temaslarında Türkiye’nin SAFE programına katılımına net şekilde karşı olduklarını belirterek, Güney Kıbrıs’ın savunma imkanlarını güçlendirme planlarını paylaştı.

Rum Yönetimi Savunma Bakanı Vasilis Palmas’ın Brüksel’deki temaslarında Türkiye’nin “SAFE” (Avrupa Güvenlik Eylemi) programına katılımına net şekilde karşı olduğu mesajını verdiği bildirildi.

Fileleftheros gazetesine göre, Palmas görüştüğü Avrupa Savunma ve Uzay Komiseri Andrius Kubilius ve AB Yüksek Temsilcisi Kaya Kalas’a Türkiye’nin “SAFE” programına katılmasına Güney Kıbrıs’ın “kesinlikle karşı olduğunu” söyledi.

Gazetecilere yaptığı açıklamada Brüksel’deki temaslarını “çok önemli” bulduklarını kaydeden Palmas, muhataplarına Güney Kıbrıs’ın ocak ayında devralacağı AB Konseyi Dönem Başkanlığı’yla ilgili hazırlıklar hakkında bilgi verdiğini ve kendileriyle AB’nin güvenliğiyle ilgili konularda görüş alışverişinde bulunduğunu belirtti.

Palmas, AB üyesi bir devletin topraklarının bir kısmını “işgal altında” tutan veya AB ülkelerini “savaş yanlısı yaklaşımlarla tehdit eden” bir ülkenin finanse edilemeyeceğini iddia etti.

Habere göre, Palmas, Güney Kıbrıs’ın “SAFE” programından 5 yıllık bir süre için alacağı 1,2 milyon euroluk ödenekle savunma imkanlarını güçlendireceklerini ve önleyici gücü artıracaklarını söyledi.

Palmas, Güney Kıbrıs’ın barış yanlısı olduğunu ve halkını yalnızca Türkiye ile KKTC’den gelen “tehlikelerden” değil, bölgede oluşan tüm durumlardan korumakla yükümlü olduklarını ifade etti.

Continue Reading

GÜNDEM

Usta oyuncu Arif Erkin Güzelbeyoğlu hayatını kaybetti

Published

on

Türk televizyon dünyasının usta oyuncularından Arif Erkin Güzelbeyoğlu, 90 yaşında hayatını kaybetti.

“Yabancı Damat”ta Memik Dede rolüyle izleyici karşısına çıkan “Bizimkiler”, “Doksanlar” ve “Canım Ailem’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi popüler dizilerdeki performansıyla da hafızalara kazınan Arif Erkin Güzelbeyoğlu’nun bu sabah saatlerinde yaşamını yitirdiği bildirildi.

Vefat haberini oğlu Mehmet Güzelbeyoğlu duyurdu.

Güzelbeyoğlu’nun cenaze programına ilişkin henüz bilgi paylaşılmadı.

Arif Erkin Güzelbeyoğlu, bir ay önce 90. yaş gününü kutlamıştı.

Arif Erkin Güzelbeyoğlu kimdir?

Arif Erkin Güzelbeyoğlu, 11 Eylül 1935 tarihinde Gaziantep’te doğdu, Türk tiyatrosu, sineması ve müziğine önemli katkılar sağladı. Mimar, müzisyen, oyuncu ve bürokrat olarak kariyerine devam etti.

Sanat hayatına Gaziantep Lisesi’nde öğrenciyken Molière’in Hastalık Hastası adlı oyunundaki başrolle amatör olarak başladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni bitirdikten sonra Devlet Opera ve Balesi’nin Opera Dershanesi’nde müzik eğitimi aldı ve İstanbul Radyosu’nda solist ve korist olarak görev yaptı. Tiyatro kariyerine Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda başladı, Haldun Taner’in Zilli Zarife ve Vatan Kurtaran Şaban gibi oyunlarının müziklerini yaptı. Dostlar Tiyatrosu’nun kuruluşunda yer aldı ve ilk beş yıl boyunca tüm oyunlarının müziklerini besteledi.

Sinema ve televizyon dünyasında da önemli projelerde yer aldı, İkinci Bahar dizisinde Zülfikar Ağa, Yabancı Damat dizisinde Memik Dede rolüyle tanındı.

Bürokratik kariyerinde İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde 30 yıl mimar olarak çalıştı, Beşiktaş Belediyesi’nde İmar Müdürü ve Teknik Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu ve emekli oldu.

Müzik alanında da başarılı bir kariyere sahip oldu, birçok televizyon yapımının müziklerini besteledi. Umut, Karakolda Ayna Var, Gramafon Avrat, Bir Milyara Çocuk ve Bizimkiler gibi pek çok görsel yapımın müziklerine emek verdi. Umut filmi ile 1969 Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi Müzik Ödülü’nü aldı.

Continue Reading