Connect with us

GÜNDEM

Yılmaz: ‘Türkiye olmasa Gazze’de yaşananlar KKTC’de de yaşanacaktı’

Published

on

TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Türkiye’nin garantörlüğü olmasa, barış harekatı olmasa Gazze’de yaşanan manzaralara benzer manzaraların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de yaşanabileceğini herhalde hepimiz görüyoruzdur diye inanıyorum. Çok şükür Türkiye buna müsaade etmedi. Bu anlamda tekrar emeği geçenlere, hem mücahitlere hem silahlı kuvvetlerimize, askerimize şükranlarımızı sunuyoruz.” dedi.

Başbakanlık tarafından Beyoğlu’nda bir otelde düzenlenen Kentler ve Kültürler Buluşması’nda konuşan Yılmaz, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit düşen Tabip Teğmen Hulusi Elçi’ye Allah’tan rahmet diledi, terörle kararlı mücadelenin devam edeceğini söyledi.

Türkiye ile KKTC’nin ezeli gönül birlikteliğinin yansıdığı iftar sofrasında yer almaktan onur ve mutluluk duyduğunu belirten Yılmaz, kardeşliğin ramazan vesilesiyle perçinlenmesini, geleceğin bu birlik ve beraberlik temelinde taçlanmasını temenni etti.

Yılmaz, katılımcılara Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın selamlarını iletti.

Türkiye ve KKTC’nin, kökleri tarihe uzanan bağlarla birbirine sarılmış, gönül birlikteliği yapmış iki devlet olduğunu dile getiren Yılmaz, “Bu bağlar, milletimiz ile Kıbrıs Türk halkının tasada ve sevinçte birliği ve milli davaya olan inancıyla beslenerek bugünlere ulaşmıştır. Kıbrıs Türk’ü, 1571’den bu yana Kıbrıs Adası’nın asli unsuru olduğu kadar Türk milletinin de ayrılmaz bir parçasıdır. 1071’de Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt ruhundan, 1453’te İstanbul’da çağ açan inançtan Kıbrıs Türkü’nü ayrı tutamayız. 1878’den itibaren adada baş gösteren zulme milletimizin sessiz kalamayışı bundandır. Kıbrıs Türk halkı, Rum mezalimine karşı direnirken 7’den 70’e tüm Türkiye’nin Kıbrıs Türk’ünün geleceği için ayağa kalkması, geçmişten gelen bu kader birliğindendir. Ortak mücadele ruhuyla 1974 kutlu (Kıbrıs) Barış Harekatı’nda Mehmetçik ve mücahitlerimiz omuz omuza istiklal mücadelesi vermiştir. Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs Türk’ünü hedef alan baskı, terör ve insanlık dışı sindirme çabalarına son vermiştir.” ifadesini kullandı.

Yılmaz, bu yıl Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yılının coşkuyla ve farklı etkinliklerle kutlanacağını belirterek, etkinlikler kapsamında Türkiye’den bir grubun gemiyle KKTC’ye gitmesinin planlandığını söyledi.

Kıbrıs Türkü’nün hürriyeti için cesaretle savaşan ve bu uğurda gözlerini kırpmadan can veren tüm Mehmetçik, mücahitleri ve şehitleri rahmetle anan Yılmaz, “Kıbrıslı Türklerin özgürlük mücadelesine öncülük eden Dr. Fazıl Küçük ve kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı da şükranla yad ediyorum. Bu vesileyle kutlu Barış Harekatı’na önderlik yapan rahmetlik Ecevit’i, rahmetli Erbakan’ı da anmak istiyorum. Allah onlardan razı olsun. O gün o cesur kararları vermeselerdi bugün bu tabloyla karşı karşıya olmazdık.” diye konuştu.

Yılmaz, 100. yılını geride bırakan Türkiye Cumhuriyeti ile 40. yılını tamamlayan KKTC’nin kalkınma işbirliğinde artık ustalık döneminde olduğuna işaret ederek, “İktisadi ve mali işbirliği temelinde ulaştırmadan enerjiye, tarımdan turizme her alanda Kıbrıs Türkü ile beraberiz, elimizdeki tüm imkanlarla Kıbrıs halkının yanındayız. Sadece adada değil, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın her bir Kıbrıs Türkü’nün geleceğe, öz vatanının yarınlarına güvenle bakmasını istiyoruz.” dedi.

KKTC’nin geniş bir diasporasının bulunduğunu belirten Yılmaz, KKTC’nin tüm bölgeleriyle gelişmesi ve kalkınması için yapısal reformların da işbirliği içinde hayata geçirildiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanlığı binası ile Cumhuriyet Meclisi binasının inşaatına hızla devam edildiğini ve kasım ayına yetiştirilmesinin öngörüldüğünü dile getiren Yılmaz, destekler kapsamında KKTC’li çiftçilerin, besicilerin ve üreticilerin de yanında olduklarını söyledi.

245 üreticiye yaklaşık 11 milyon liralık ödeme yapıldığını ifade eden Yılmaz, KKTC’de ilk kez yurt yapmaya başladıklarını, söz konusu yurdun 802 kişi kapasiteli olduğunu belirtti.

KKTC’de çok daha sağlıklı, güçlü bir yükseköğretim sistemi için gerekli adımların işbirliği içinde atılacağını söyleyen Yılmaz, “KKTC vatandaşlarının ülkemizde oturma ve çalışma izninden muaf tutulması, KKTC’den ülkemize kimlikle seyahat edebilmeleri ve sağlık hizmetlerinden faydalanabilmeleri gibi pek çok kolaylığı getirdik, yenilerini de ekleyeceğiz. Temel felsefemiz şu; KKTC’de yaşayan kardeşlerimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hangi konulardan istifade ediyorsa aynısını eşit bir şekilde elde etmeleri, o hizmetlerden faydalanmaları.” dedi.

Yılmaz, KKTC ile belediyecilik tecrübesini de paylaştıklarını, KKTC’deki 11 belediyenin 29 projesine kaynak tahsis edildiğini söyledi.

Türkiye ile KKTC arasında elektrik alanında çift hatlı kablo projesinin hayata geçirileceğini ifade eden Yılmaz, “Bunu başardığımız zaman gidişli gelişli olacağı için bu kablo sistemi, KKTC yenilenebilir enerji konusunda da potansiyelini kullanabilir hale gelecek. Bu projenin fizibilite çalışmalarına başlamış durumdayız.” bilgisini verdi.

Yılmaz, Gazze’de herkesin yüreğini yakan manzaraların olduğuna işaret ederek, “Bunları görünce yapılan barış harekatının ne kadar anlamlı olduğunu da bir kez daha hepimiz herhalde takdir ediyoruzdur diye düşünüyorum. Türkiye’nin garantörlüğü olmasa, barış harekatı olmasa Gazze’de yaşanan manzaralara benzer manzaraların Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde de yaşanabileceğini herhalde hepimiz görüyoruzdur diye inanıyorum. Çok şükür Türkiye buna müsaade etmedi. Bu anlamda tekrar emeği geçenlere, hem mücahitlere hem silahlı kuvvetlerimize, askerimize şükranlarımızı sunuyoruz.” ifadesini kullandı.

KKTC’nin istikrarının Doğu Akdeniz’in istikrarı anlamına geldiğini belirten Yılmaz, “Burada da şunun altını bir kez daha çizmek istiyorum; geçmişte denenip sonuç alınmayan yöntemlerin tekrar tekrar denenmesinin de bir anlamı yok. 40 yıllık bir devlet var, 50 yıllık bir barış harekatı geçmişi var, bir realite var. Bu realiteyi bütün dünyanın görmesi gerekir, anlaması gerekir. Kıbrıs Türklerinin özden gelen hakları olan egemen eşitlikleri ve eşit uluslararası statüleri tespit edilmek durumundadır, biz buna inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu konuda her zaman Kıbrıs Türkü’nün yanındayız.” diye konuştu.

31 Mart yerel seçimlerine az bir zaman kaldığını söyleyen Yılmaz, Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum’a destek istedi.

Bir belediye başkanının belediye kaynaklarını şan ve şöhret için kullanmasının yanlış olduğunu belirten Yılmaz, şunları kaydetti:

“Kendisi için, kendisinin kariyer basamağı olarak kullanıyorsa gerçek belediyecilik yapmıyor demektir. Yine bu belediye başkanı belediyeyi ideolojik amaçlarla, farklı amaçlarla kullanıyorsa gerçek belediyecilik yapmıyor demektir. Gerçek belediyecilik çok sade bir şey, kanunlarında yazan görevler var, o görevler çerçevesinde belediyeye verilen kaynakları verimli, etkili kullanan, halkın ihtiyaçlarına yönelik kullanan belediye başkanı ise gerçek belediyecilik yapıyor demektir. Biz polemiklere, çatışmalara, kavgalara ihtiyaç duymuyoruz. İstanbul’un kaybedecek vakti yok, İstanbul’un gerçek belediyeciliğe ihtiyacı var. Son 5 yılda İstanbul’un sermayesine doğru düzgün yatırım yapılmadı. Geçmişten gelen sermayeyi yiyerek bir anlamda devam edildi. Geçmişten gelen sermayeyi bir 5 yıl kullanabilirsiniz ama buna bir 5 yıl daha İstanbul’un tahammülü yok, kaybedecek vakti yok. Biz inanıyoruz ki donanımıyla, geçmiş tecrübesiyle Murat Kurum kardeşimiz gerçek belediyecilik yapacaktır. Sermayeyi yemeyecektir, sermayeye ilaveler yapacaktır.”

Yeni afetler yaşamamak adına risklerin yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Yılmaz, özellikle İstanbul’da kentsel dönüşümün hızlandırılması gerektiğini, bunun lafla olacak bir şey olmadığını, somut projelerle gerçekleştirilebileceğini sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ünal Üstel, Cumhur İttifakı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Murat Kurum’un da konuşma yaptığı programa, Türkiye’nin Lefkoşe Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Dursun Özbek ile bazı medya kuruluşlarının temsilcileri de katıldı.

Katılımcılar, program öncesinde “Kuzey Kıbrıs’ı İstanbul’da Yaşamak” adlı fotoğraf sergisini gezdi.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

GÜNDEM

Asgari ücret tepkisi: Emekçileri açlığa mahkum ediyorlar

Published

on

Basın Emekçileri Sendikası, açıklanan 37 bin 818 TL’lik asgari ücrete tepki göstererek, “Emekçileri açlığa mahkum ediyorlar” dedi.

Basın Emekçileri Sendikası, açıklanan 37 bin 818 TL’lik asgari ücretin emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.

Sendika tarafından yapılan açıklamada, belirlenen asgari ücretin artan hayat pahalılığı karşısında her geçen gün eridiği ve emekçileri açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm ettiği ifade edildi. Açıklamada, gıda, barınma, ulaşım ve sağlık gibi temel ihtiyaçların sürekli artış gösterdiği bir ülkede bu ücretle yaşamanın imkânsız olduğu vurgulandı.

“ADALETSİZLİKLER DERİNLEŞİYOR”

Basın Emekçileri Sendikası, özel sektör çalışanlarının kamu emekçilerine kıyasla daha düşük ücretlere mahkûm edilmesini eleştirerek, bu durumun eşitsizlikleri derinleştirdiğini belirtti. Açıklamada, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesinin şart olduğu ifade edildi.

Açıklamada, özel sektörde sendikasız çalışma düzenine dikkat çekilerek, örgütlenme özgürlüğünden mahrum bırakılan çalışanların kötü çalışma koşullarına mahkûm edildiği ve haklarını savunma imkânından yoksun kaldığı ifade edildi. Sendika, sendikasız işçi çalıştırma uygulamasının yasaklanması ve tüm çalışanlara örgütlenme özgürlüğü sağlanması gerektiğini vurguladı.

“ASGARİ ÜCRET, ONURLU BİR YAŞAM SAĞLAMALI”

Basın Emekçileri Sendikası, asgari ücretin yalnızca bir gelir değil, aynı zamanda emekçilerin onuru olduğunu belirtti. Açıklamada, “Bir devletin en temel görevi yurttaşlarına insanca yaşam koşulları sunmaktır. Asgari ücret, açlık ve yoksulluk sınırında değil, onurlu bir yaşam seviyesinde olmalıdır” denildi.

Sendika, tüm emekçi kesimlere çağrıda bulunarak, asgari ücretin insanca yaşamı mümkün kılacak bir seviyeye yükseltilmesi ve emekçilerin haklarının korunması için mücadeleyi büyütme kararlılığını dile getirdi.

Continue Reading

GÜNDEM

Asgari ücret belirlendi…

Published

on

Her zaman olduğu gibi sermayenin ölçüsüz bir şekilde yaptığı artışları/ zamları engelleyemeyenler asgari ücretliye gelince müdahale edip milim milim artış yaparak zaten olmayan alım güçlerini daha da dibe vurmalarına sebebiyet vermektedir….

Sosyal devlet yönetimleri alım gücü tamamen erimiş asgari ücretlilere değişik şekillerde çocuk yardımı gıda yardımı eğitim yardımı gibi birçok alanda katkı sağlama planlaması yapabilir…
Asgari ücretle çalışan insanlarımız iş yaşam koşullarında verimli olmak ve “ işinde kalabilmek “ için çok yoğun fiziki emek harcamaktadırlar.Bütün işler onların harcadığı emekleri sayesinde dönmektedir.
Emeğin en yüce değer olduğu boş bir laf değildir.Emekçi insanlara reva görülen 37 bin küsür maaşla geçinebilmeleri imkan dahilinde değildir .
Bu bulanık ortamda sermaye gelirini katlarken bütün işleri yapan bu emekçi insanların üzerinden para kazandıklarını unutmamalıdırlar
#İnsanı #yaşat ki #devlet #yaşasın sözü unutulmamalıdır….

Sosyal devlet olgusuyla yönetilen bir ortamda hükümetler her şeyi düşünmek zorundadır
Asgari ücretle çalışanlar üzerinden devlet aldığı katkıları minimize edebilir…
Bu bile asgari ücretliye yansırsa bir nebze rahatlayabilir…
Devlet birtürlü üstüne gidemediği bu ülkede milyon dolarlar kazanan çok sayıda şirket ve şahıslardan gelir toplayabilir…
Devletin yapması gereken gerçek servet sahiplerinden gelire göre vergi alabilmesinin yolunu açabilir….
Gelirlerini bu şekilde artırabilen devlet düşük maaşlı insanlara katkı sağlayarak refah düzeyini artırıp sosyal devlet olarak varlığını gösterebilir.
Bu çok önemli bir konudur
Aksi takdirde sermayeye hiç karışamayan devlet sadece yaşam savaşı veren insanlarımızın üstüne giden görüntüsüyle sosyal devlet olgusundan her gün biraz daha uzaklaşır
Devletin farkında olduğu ve çözmediği bu gidişat iradesi yüksek koltuk sevdası olmayan yöneticiler tarafından çok da kolay yapılabilir
Yeterki irade olsun…

Continue Reading

GÜNDEM

Tufan Erhürman: Çözüm, bu adada kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur

Published

on

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, “Çözüm, bu adada ve bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur” açıklamasını yaptı.

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Kıbrıs sorununa ilişkin olarak sosyal medya hesabı üzerinden bir açıklama yaptı.

CTP Lider Erhürman, “Bizim tarafta “çözümsüzlük çözümdür”ün ötesine geçemeyen, ortaya koyduğu politikalarla bizleri dünyadan her gün daha da uzaklaştıran bir zihniyet var. Güneyde ise “ben BMGK kararları çerçevesinde müzakereye hazırım” demesine karşın, kuzeyde, uluslararası toplumda ve hatta güneyin önemli bir kısmında dahi kimseyi buna inandıramayan, kimsede güven uyandırmayan bir zihniyet” dedi.

Erhürman, “Çözüme hazırız, çözümü zorlayacağız” diyen Sn. Hristodulidis, hem çözüm ihtimalini hem de adanın geleceğini riske atanan hamleleri art arda sıralıyor. Daha önce defalarca söylediğimiz gibi, bu çabanın sebebi belli ki Türkiye’ye karşı “büyük abiler”i arkasına alarak “güç dengesi” oluşturmak” ifadelerini kullandı.

CTP Genel Başkanı Erhürman, açıklamasının devamında ise şunları dile getirdi:

“Oysa o “büyük abiler”in devreye girdiği her ortamda arkada durmayacağı, öne geçeceği malum. Biz Kıbrıslı Türklerin özne olma pozisyonundan uzaklaştırılmasından şikayet ederken, Sn. Hristodulidis de bu hamleleriyle Kıbrıslı Rumları özne olma pozisyonundan uzaklaştırıyor aslında. Bundan daha önemlisi ise, “güç dengesi” oluşturma politikalarının bu adanın geleceğinde barışı riske atması.

Sn. Guterres’in çok taraflı görüşme çağrısının olduğu bu dönemde, “çözüm istiyorum” diyen Sn. Hristodulidis’in bu girişimleri kaçınılmaz olarak samimiyetinin ve güvenilirliğinin daha da fazla sorgulanmasına yol açmaktadır.

Esas mesele ise şudur: Çözüme ulaşılmadıkça, yani güvenlik, enerji, deniz yetki alanları, ticaret yolları gibi konularda bu adadaki iki eşit kurucu ortak siyasi eşitlik temelinde birlikte karar alma noktasına gelmedikçe, gerginliği tırmandıran bu tip girişimler de, adanın uluslararası büyük aktörlerin bölgesel stratejileri çerçevesinde kullanılması da her zaman ihtimal dahilinde olacaktır. Onun içindir ki çözüm, bu adada ve bölgede kalıcı barışın ve istikrarın sağlanmasının tek yoludur.”

 

 

Continue Reading