Connect with us

SAĞLIK

Böbrek sağlığı için çocukların güne 1 bardak su içerek başlaması öneriliyor

Published

on

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Nefrolojisi ve Çocuk Romatolojisi Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mukaddes Kalyoncu, “Çocuklar güne bir bardak suyla başlasın, gün içinde tüketeceği sıvıyı sabahtan itibaren belli saatlere kadar tüketsin, daha sonra tüketmesini istemiyoruz.” dedi.

Prof. Dr. Kalyoncu, su içmenin yararları ve böbrek sağlığı üzerine AA muhabirine, tüm organların iyi çalışabilmesi için suya ihtiyaç olduğunu söyledi.

Su içmenin yararlarının çok fazla bilinmediğini dile getiren Kalyoncu, “Su içmek tüm vücudumuz için gerekli olmakla birlikte cildimiz, bağırsaklarımız ve böbreklerimiz için ayrıca önemlidir. Yeterince sıvı tüketilmediğinde cildimiz erken yaşlanır, ciddi kabızlık sorunu yaşayabiliriz ve böbrek yetmezliği gelişebilir.” ifadesini kullandı.

Kalyoncu, küresel ısınmayla her geçen gün sıcaklıkların arttığı günümüzde yeterince su tüketiminin daha da önem kazandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sıcakların da artmasıyla yakın geçmişte ve halen yeterli sıvı almadıkları için böbrek yetmezliği nedeniyle yatırdığımız hastaların sayısında artış yaşamaktayız. Akut böbrek yetmezliği geçiren bir hasta ileride kalıcı böbrek yetmezliği gelişme riski ile karşı karşıya kalabileceğinden yakın izlenmesi gereken hasta durumuna gelebilir. İşte bu yüzden ‘suyu ne kadar seviyorsanız böbreğinizi de o kadar seviyorsunuz demektir’ diyoruz.”

– “Böbreğinizi seviyorsanız güne bir bardak su ile başlayın”

Gerektiğinden fazla su tüketiminin de istenen bir durum olmadığına dikkati çeken Kalyoncu, şunları kaydetti:

Kalyoncu, sıvı derken su ve tüketilen tüm sulu gıdalardan söz ettiklerini belirterek, “Tükettiğimiz sıvının büyük kısmı su olmalıdır. Bunun dışında içtiğimiz çorba, ayran ve soda da bu sıvılar arasında olabilir. Fazla tüketilen karpuz, kahve ve çay gibi idrar söktürücü özelliği olan sıvıları, suyun yerini alamadığı için az miktarda tüketmeliyiz.” dedi.

Bazı kişilerin su tüketiminde zorlandığını aktaran Kalyoncu, “Bunu arttırabilmek için aromalardan yararlanılabilir. Doğal olması açısından damak tadına göre suya birkaç saat öncesinde bırakılmış taze nane, maydanoz, zencefil, limon dilimi, kabuk tarçın ve tane karanfil gibi aromatik ürünler işe yarayabilir. ‘Böbreğinizi seviyorsanız güne bir bardak su ile başlayın.’ diyoruz.” diye konuştu.

– “Su tüketimini güne yaymak gerekiyor”

Prof. Dr. Kalyoncu, güne bir bardak su ile başlamanın çok önemli olduğunu vurgulayarak, “Genelde gün içinde fazla sıvı tüketilmeyip akşama doğru sıvı tüketimi artabiliyor. O zaman da tabii aslında bedene dinlenmesi gereken saatlerde iş verilmiş oluyor. Yani gece tuvalete kalkmalar oluyor ya da çocuklarda eğer iyi yönetilmezse altına kaçırmalar olabiliyor. O yüzden su tüketimini güne yaymak gerekiyor.” diye konuştu.

Bu nedenle güne bir bardak su ile başlanmasının önem arz ettiğine işaret eden Kalyoncu, şunları kaydetti:

“Belli saatten sonra da artık ne katı ne sıvı tüketimi olmasın. Çünkü katı tüketirse sıvı tüketmek isteyecek, onun da geceye yansıması olacak. Sonuçta bedenin dinlenmesi gereken saatte bir şeyler yiyip içmek aslında bedene zarar. O nedenle çocuk güne bir bardak suyla başlasın, gün içinde tüketeceği sıvıyı sabahtan itibaren belli saatlere kadar tüketsin, daha sonra tüketmesini istemiyoruz. Böbreğin de rahat edebilmesi için çocuk yatağa girmeden önce mutlaka tuvalete gitsin istiyoruz.”

Kalyoncu, okul dönemine yönelik de tavsiyede bulunarak, “Çocuklar okul dönemi boyunca su içmediği zaman bu kez içmesi gereken suyu akşama sarkmış oluyor. Okulda da içmezse o zaman akşama kalıyor ya da yetersiz sıvı tüketmiş oluyor. Bu çok çok önemli.” dedi.

Yeterince sıvı tüketebilmeleri için suluklarının tam dolu olmasının önemli olduğuna dikkati çeken Kalyoncu, “Yeterince su verilmesi gerekiyor ve onu aralıklı olarak yani yudum yudum içmek en doğrusu. Bazen böyle bir bardak iki bardak peş peşe su içiliyor. Aslında susayarak su içmek doğru değil. Susamadan, yudum yudum aralıklı olarak su içilmesi vücuda daha faydalı oluyor.” ifadelerini kullandı.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SAĞLIK

Bilim insanları yapay zeka ile demans riskini tahmin edecek

Published

on

Araştırmacılar, yapay zeka kullanarak 1.6 milyon beyin taramasını inceleyerek, demans riskini tahmin edebilecek bir araç geliştirmeyi amaçlıyor. Bu proje, on yılı aşkın bir sürede İskoçya’daki hastalardan toplanan CT ve MRI taramalarını içeriyor.

Bilim insanları, bir kişinin demans riskini tahmin etmeye yönelik bir araç geliştirmek amacıyla, yapay zeka kullanarak bir milyondan fazla beyin taramasını inceleyecek.

Edinburgh ve Dundee Üniversiteleri’ndeki araştırmacılar, NEURii adlı küresel bir araştırma projesi kapsamında, İskoçya’daki hastalardan on yılı aşkın bir süre içinde elde edilen CT ve MRI taramalarını inceleyecek.

Araştırmacılar, yapay zeka ve makine öğrenimi tekniklerini kullanarak bu taramaları hastaların sağlık kayıtlarıyla eşleştirip, doktorların demans riskini daha iyi belirlemesine yardımcı olabilecek kalıpları tespit etmeyi hedefliyor. Bu çalışmanın sonucunda geliştirilecek dijital araçlar, radyologların hastaları tararken demans riskini daha erken ve doğru bir şekilde tespit etmesini sağlayacak.

Demans, dünya genelinde hızla artan bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyor ve 2050 yılına kadar demansla yaşayan insan sayısının 153 milyona ulaşması bekleniyor. Bu durum, sağlık ve sosyal bakım sistemleri üzerinde ciddi bir yük oluşturacak. Araştırmacılar, bu projeyle demans teşhis ve tedavi süreçlerini hızlandırmayı ve daha etkili tedavilerin geliştirilmesine katkı sağlamayı umuyor.

Ayrıca, bu çalışmada toplanan veriler, İskoçya Ulusal Güvenli Alanı’nda korunacak ve gelecekteki araştırmalar için kullanılabilecek. Bu verilerin, demansın daha iyi anlaşılmasına ve potansiyel olarak yeni tedavilerin geliştirilmesine yol açabileceği düşünülüyor.

Continue Reading

SAĞLIK

Beklenen yaşam süresi küresel çapta 4,5 yıl artacak

Published

on

Bilim insanları dünya genelinde beklenen yaşam süresinin, 2022’yle 2050 arasında neredeyse 5 yıl artacağını tespit etti.

Kadınların beklenen yaşam süresinin 76,2 yıldan 80,5’e, erkeklerinse 71,1’den 76’ya çıkacağı tahmin ediliyor. Cinsiyetten bağımsız tahminlere göreyse bu süre zarfında 4,5 yıllık bir artış yaşanarak 73,6’dan 78,1 yıla çıkılacak.

204 ülkedeki risk faktörlerinin incelendiği 2021 Küresel Hastalık Yükü Çalışması’nın bulgularına dayanan yeni araştırmada, en yüksek artışın beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu yerlerde görüleceği belirtiliyor. Bu tahmine göre ülkeler arasındaki beklenen yaşam süresi farkı azalacak.

Hakemli dergi The Lancet’ta yayımlanan araştırmanın yazarlarından Dr. Chris Murray “Beklenen yaşam süresindeki genel artışa ek olarak beklenen yaşam süresi eşitsizliğinin coğrafyalar arasında azalacağını tespit ettik” diyerek şöyle ekliyor:

Bu, en yüksek ve en düşük gelirli bölgeler arasındaki sağlık eşitsizlikleri devam etse de aradaki farkın kapandığına işaret ederken en büyük artış Sahra Altı Afrika’da bekleniyor.

Bilim insanları küresel çaptaki bu artışın büyük ölçüde kardiyovasküler hastalıklar, COVID-19 ve bir dizi bulaşıcı hastalığı önleme ve etkisini azaltmaya yönelik halk sağlığı uygulamalarından kaynaklandığını belirtiyor.

Sağlıklı geçen yıllar azalacak

Yeni araştırmanın önemli bulgularından biri de beklenen yaşam süresi artmasına karşın bu yılların sağlıklı bir şekilde geçmeyecek olması. Küresel ölçekteki sağlıklı yaşam süresi 2022’den 2050’ye kadar 64,8 yıldan 67,4’e çıkarak sadece 2,6’lık bir artış gösterecek. Bu artış beklenen yaşam süresinin neredeyse yarısına denk düşüyor.

Kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve diyabet gibi bulaşıcı olmayan hastalıklar ve bunlara bağlı risk faktörlerinin, gelecek neslin hastalık yükü üzerinde en büyük etkiyi yaratacağı kaydedildi. Hastalık yükü, bir sağlık probleminin bir toplum üzerindeki etkisini ifade ediyor.

Araştırmaya göre yüksek tansiyon ve kan şekeri gibi metabolik risk faktörleriyle ilişkili hastalık veya erken ölüm nedeniyle kaybedilen toplam yıl sayısı da 2000’den bu yana yüzde 49,4 arttı.

Sağlık Ölçütleri ve Değerlendirme Enstitüsü (IHME) Direktörü Dr. Murray küresel hastalık yükünün azaltılmasında politikaların önemine değinerek şöyle belirtiyor:

Yüksek kan şekeri, yüksek vücut kitle endeksi ve yüksek tansiyon gibi özellikle davranış ve yaşam tarzına bağlı etkenler başta olmak üzere, metabolik ve beslenmeyle ilgili bu artan risk faktörlerinin önüne geçerek küresel sağlığın geleceğini etkileme açısından önümüzde muazzam bir fırsat var. 

Continue Reading

SAĞLIK

Düzenli egzersiz yapmak cilde faydalı: Yaşlanmayı geciktiriyor

Published

on

Cildimiz; tükettiğimiz besinlerden, stres ve uyku durumumuza kadar her şeye tepki gösterir. Çoğumuzun isteği her zaman sağlıklı ve parlak bir cilde sahip olmaktır. Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, “Cilt bakım ürünleri, canlı ve parlak bir cilde ulaşmaya yardımcı olsa da cilt sağlığını korumanın en doğal ve etkili yollarından biri düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersiz sırasında kan dolaşımının artmasıyla dokular beslenir, toksinler temizlenir. Düzenli spor, cildin kolajen üretimini artırır ve yaşlanmayı geciktirir” dedi.

Cildimiz, genel sağlığımızın bir yansımasıdır. Günlük yaşamda egzersize yarım saat ayırmak bile, genel sağlığımız için olduğu kadar cilt sağlığımız için de çok faydalıdır. Parlak, genç, sıkı ve lekesiz bir cildin yanı sıra sağlıklı saç ve tırnaklara ulaşmada düzenli spor yapmanın büyük faydası olduğunu söyleyen Dermatoloji Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, şunları söyledi: “Egzersizin cildimiz için en önemli faydalarından biri kan dolaşımının artması ve hızlanmasıdır. Doğal olarak vücudumuzdaki tüm organlar gibi cildimize de daha fazla kan pompalanır, bu da dokuların daha iyi beslenmesi ve oksijenlenmesini sağlar. Biriken zararlı maddeler, yani toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Düzenli egzersiz; cildin canlı, parlak, genç ve diri görünmesinde, saç ve tırnakların daha canlı ve dayanıklı olmasında etkilidir” dedi.

TERLEMEK, CİLTTEKİ YAĞI VE KİRİ TEMİZLER

Egzersiz sırasında terlemenin doğal bir temizleyici görevi görerek, gözeneklerdeki kiri ve yağı temizlemeye yardımcı olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, şu bilgileri verdi: “Bu temizleme etkisi, cildin taze görünmesini sağlayarak sivilce riskini azaltabilir. Ancak egzersizden sonra cildi düzgün bir şekilde temizlemek şarttır. Egzersiz; ciltte sebum [yağ] üretimini arttıran, gözeneklerin tıkanması ve komedon oluşumunu takiben sivilceleri arttıran ve cilt kalitesini bozan testosteron ve kortizol gibi hormonların seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Cilt sağlığı ve sivilce oluşumunda etkili bir diğer hormon olan insülin hormonunun düzeyinin azalmasında da etkilidir. Böylece sivilce tedavisinin daha etkili olmasını sağlar.”

ENDORFİN SALINIMINI TETİKLER

Stresin cilt üzerinde de önemli negatif etkileri vardır. Yüksek stres seviyeleri sivilce, egzama, sedef gibi cilt rahatsızlıklarını kötüleştirebilir. Egzersiz, doğal ruh halini iyileştiren endorfin salınımını tetiklediği için daha sağlıklı bir cilde ulaşmaya yardımcı olabilir.

DÜZENLİ SPOR, KOLAJEN ÜRETİMİNİ ARTIRARAK YAŞLANMAYO GECİKTİRİR

Kolajenin; cildin elastikiyeti ve sıkılığını korumada çok önemli rol oynayan bir protein olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, “İlerleyen yaş, stres, kötü beslenme, sigara gibi nedenlerle zamanla kolajen üretimi azalarak kırışıklıkların ve ince çizgilerin oluşmasına yol açar. Düzenli egzersiz, cilde ulaşan kan akımının artması, toksinlerin daha iyi temizlenmesi, stres hormonlarının salgılanmasının azalması gibi etkilerle kolajen üretimini teşvik ederek cildinizin daha genç görünümünü korumasına yardımcı olur. Yaşlanma sürecini tamamen durdurmasa da kesinlikle yavaşlatmaktadır” diye konuştu.

Continue Reading